Genel - Esalco Lojistik - Page 7

guvenli-tasimacilik-1200x658.jpg

Basit şekilde anlatım yoluna gidildiğinde; bir ürünün ya da malın istenilen zamanda, talep edilen miktarda, istenilen noktada olma durumu olarak tanımlayabileceğimiz lojistik faaliyetler; tanımındaki bu basitliğe uymayan, farklı bileşenlerin, farklı kişi, organizasyon ve ekiplerin, farklı ekipman, araç-gerecin, bir sürü prosedürün, yasal işlemin ve şu anda sayamayacağımız kadar çok unsurun bir araya gelmesi koşulu ile sağlanan bir organizasyonlar bütünüdür. Bu kadar çok bileşenin bulunduğu bir organizasyon yapısı içerisinde de ortaya çıkacak pek çok riskten, bu risklerin öngörülmesi gereksiniminden ve bu riskleri ortadan kaldırabilecek birçok güvenlik önleminden bahsetmek mümkündür.

Lojistik sektöründeki güvenlik koşullarını iki açıdan ele almak mümkündür. İş sağlığı, kalite standartları ve iş güvenliği önlemlerini bir yaklaşım grubu olarak değerlendirirken, operasyonel süreçlerde ihtiyaç duyulan ve taşınan ürünün / yükün bir noktadan diğerine güvenle ulaştırılması esnasında doğabilecek riskleri minimuma indirilmesi için yapılması gereken taşımacılık sigortası, sözleşme ve genel güvenlik tedbirlerini ise ikinci bir yaklaşım grubu olarak değerlendirmek mümkündür.

Lojistik süreçlerin yönetimini ve işleyişini sağlayan ve farklı birimlerde görev yapan çalışanların iş yerlerindeki fiziki ve çevresel koşullar sebebiyle maruz kalabilecekleri herhangi bir sağlık ve güvenlik sorununun ele alındığı ilk bölüm ISG olarak tanımlanan “İş Sağlığı ve Güvenliği” kapsamında değerlendirilen bölümdür. ISG, çalışanların sadece fiziksel koşullarını değil, sosyal ve mental açıdan da uygun koşullarda çalışmasını hedefler ve bu standartları ortaya koyar. Çoğu sektörde olduğu gibi insan emeğinin fazlasıyla öne çıktığı lojistik sektöründe de konu meslek etiği, insani değerler ve iş kalitesinin sağlanması açısından ele alındığında, çalışanların sağlığı, güvenliği ve mutluluğu fazlasıyla önem teşkil etmektedir. İş kazalarının, meslek hastalıklarının önlenmesi ve çalışan her bireyin güvenli, huzurlu, sağlıklı bir ortamda çalışabilmesi için firmalar konuyu hukuki düzenlemelerle güvence altına almakta ve ISG koşullarını sağlamak için özel denetim mekanizmaları geliştirmektedirler.

İş sağlığı ve güvenliği koşulları her ne kadar lojistik alanında faaliyet gösteren firmalar açısından hayati önem taşısa da mevcut yazımızın içerisinde bu konu ile ilgili detaylara çok fazla yer vermeyeceğiz. İçeriğimizi daha çok ikinci yaklaşım olarak tanımladığımız operasyonel önlemler ve güvenlik koşulları boyutunda derinleştireceğiz.

 

Lojistik Sektöründeki Riskler

Lojistik Sektöründeki Riskler

Tüm sektörün global çapta birbirine bağlı olduğu bu dev lojistik yapılanma içerisinde birtakım risklerin olması ve bu risklerin aşırı yüksek maliyetler doğurması kaçınılmazdır. Bazen insan hatası bazen de global düzeyde gerçekleşen büyük krizler, afetler, siyasi koşullar sebebiyle ortaya çıkan bu risklerin tamamı öngörülebilir olmasa da sonuçlarına karşı hazırlıklı olabilmek için baştan önlem alınması bir gerekliliktir.

Lojistik sektöründe karşılaşılabilecek riskleri en yalın şekilde sınıflandıracak olursak:

  • Finansal riskler (Likit yönetimi, kredibilite, hazine yönetimi, kontrat denetimi… vb.)
  • Stratejik ve politik riskler
  • Operasyonel riskler (Kargo hasarları, sabotaj, depolama ve elleçlemeden doğan hasarlar, araç ve ekipman güvenliği, hava koşulları ve iklimsel riskler… vb.)
  • İnsan kaynağı riskleri (Çalışan uyumu, işe alma süreçleri, çalışan güvenliği, tedarikçi yönetimi, yasal düzenlemeler… vb.)
  • Tabii afetler, kazalar, terörizm, savaş, grev, kargaşa, ayaklanama olarak sıralamamız mümkündür.

Tüm bu risklerin yaratabileceği olumsuz koşullardan etkilenmemek ya da meydana gelen durumdan en az hasarla kurtulabilmek için lojistik faaliyetlere özel sigortalardan faydalanmak kaçınılmaz bir gerekliliktir ve bu sebeple taşımacılık sigortası konusu, sektörel anlamda alınması gereken güvenlik önlemlerinin başında gelmektedir.

 

Lojistik Sektöründe Kullanılan Sigorta Türleri

Aynı konu başlığı altında yer almalarına rağmen farklı alanlara hitap eden ve farklı amaçlarla kullanılan 3 farklı nakliye sigortası türü bulunmaktadır.

  1. Emtia Nakliyat Sigortaları
  2. Sorumluluk Sigortaları
  3. Tekne Sigortaları

Emtia Nakliyat Sigortaları: Havayolu, karayolu, denizyolu veya demiryolu kullanılarak bir ürünün / yükün / malın bir noktadan diğer bir noktaya ulaştırılması esnasında karşılaşılabilecek herhangi bir tehlikeden dolayı meydana gelebilecek tüm hasarlara karşı teminat sağlayan sigortalara emtia sigortası denilmektedir.

Sorumluluk Sigortaları: Taşıyıcının sorumluluğu altındaki konuların kapsamına giren riskleri teminat altına almak amacıyla yapılan sorumluluk sigortalarının hem yurt içindeki faaliyetleri kapsayan türü (Taşıyıcı Mali Mesuliyet Sigortaları), hem de uluslararası lojistik faaliyetleri kapsayan (CMR) türü bulunmaktadır.

Tekne Sigortaları: Lojistik sektöründe kullanılan her türlü deniz aracının başına gelebilecek sıkıntılı durumları ve denizlerde / nehirlerde meydana gelebilecek tehlikeli koşullar sonucunda oluşabilecek hasarları teminat altına alan ve bu amaçla yapılan taşımacılık sigortası kapsamındadır.

 

Lojistik Hizmet Sözleşmesi ve Uluslararası Taşıma Anlaşmaları

Lojistik sektöründe güvenlik önlemleri kapsamında değerlendirilebilecek bir diğer konu da lojistik hizmet sözleşmesi ve uluslararası taşıma anlaşmalarıdır. Tüm bu sözleşme ve anlaşmalar, gerçekleştirilen lojistik operasyonların koşullarının baştan belirlenmesine ve yapılan işi zedeleyebilecek, yoruma açık herhangi bir hususun oluşmamasına yardımcı olmaktadır.

Lojistik alanında faaliyet gösteren firmaların attıkları her adımı kapsayacak lojistik hizmet sözleşmesi ve anlaşmalar yapmaları, bu sözleşme ve anlaşmaların kapsamlarını çok iyi değerlendirmeleri ve eksiksiz şekilde düzenlemeleri, lojistik faaliyet gösterdikleri ülkelerin kanunlarını, prosedürlerini, uyguladıkları yaptırımları çok iyi bilmeleri, lojistik faaliyetlerin taraflarının kapsam ve sorumluluklarını belirleyen anlaşma ve sözleşmelerin içeriklerini kusursuz şekilde belirlemeleri hayati önem taşımaktadır.

 

Lojistik Operasyonlara Yönelik Alınması Gereken Tedbirler

Lojistik operasyonlar birbirleri ile benzerlikler gösterse de aslında her biri kendine özeldir. Her bir operasyonun koşulu, içeriği birbirinden farklıdır. İki lojistik faaliyet arasında tüm koşullar birbirine benziyor gibi görünse de her şeyden önce “zaman” en değişken faktördür ve zamanın getirisi çok iyi hesaplanmalıdır.

Bir diğer açıdan bakıldığında her bir lojistik operasyonda farklı taşımacılık servislerinden faydalanılmaktadır. Temel olarak denizyolu, havayolu, karayolu ve demiryolundan oluşan her lojistik servis hizmetinin tabiatı, koşulları da birbirinden farklıdır. Dolayısıyla kendi şartlarına uygun güvenlik önlemlerinin alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Karayolu taşımacılığında kullanılan güvenlik tedbirleri en çok tehlikeli madde taşımacılığını kapsamaktadır. Taşınması esnasında can, mal kaybına ve çevresel sorunlara sebep en yüksek oranda olabilecek taşımacılık türlerinden biri olan tehlikeli madde taşımacılığında, uyulması gereken kurallar ve alınması gereken önlemler farklı konvansiyonlar ve uluslararası anlaşmalarla güvence altına alınmıştır. Bu alanda faaliyet gösteren lojistik firmaların, bu kuralları harfiyen uymaları gerekmektedir.

Proje taşımacılığı alanında da taşınan yükün yapısından kaynaklanan risklerin planlanması ve her adımın titizlikle hesaplanarak gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Kısaca HSE olarak belirtilen ve uluslararası standartlar ile sınırları belirlenen “Health, Safety, Enviroment” önlemleri ile gerçekleştirilen lojistik operasyonun riskleri minimuma indirilmeli, güvenlik koşulları maksimize edilmelidir.

Tüm bu güvenlik tedbirleri havayolu ve denizyolu konteyner taşımacılığında da kendi tabiatlarına uygun şekilde oluşturulmuştur. Lojistik sektöründe faaliyet gösteren firmaların ve bu firmaların deneyimli ekiplerinin de bu prosedürleri bilmeleri ve buna göre hareket etmeleri gerekmektedir.

Tüm bunlara ek olarak lojistik sektörünün olmazsa olmazı depo alanları da güvenlik önlemleri kapsamında ele alınmalıdır. Özellikle depodaki ürünlerin elleçlenmesi esnasında iş kazaları meydana gelebilmektedir. Hem çalışan sağlığının korunması hem de ürünlerin hasar görerek maddi kayıp yaşanmaması için depolarda görev yapan kişilerin bilinçli ve eğitimli olmaları gerekmektedir.

Tüm bu koşulları genel olarak değerlendirdiğimizde, farklı bileşenlerden meydana gelen ve bunun sonucunda da çok farklı risk grupları barındıran lojistik sektöründe sayısız güvenlik tedbirlerinin var olduğunu görmekteyiz. Sektörde faaliyet gösteren firmaların bu riskleri eksiksiz şekilde öngörmeleri ve her bir adımı hesaplayarak ilerlemeleri oldukça önem teşkil etmektedir.

 

İlginizi Çekebilir: Çapraz :Sevkiyat Nedir? Çapraz Sevkiyat Sırasında Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Neler?


proje-ve-agir-yuk-tasimaciligi-1200x494.jpg

Birçok farklı bileşene sahip olan ve bu bileşenlerin her koşulda uyum içerisinde çalışmasını gerektiren lojistik sektöründe, müşterinizin ya da yükün ihtiyaç duyduğu kusursuz her çözüme farklı farklı gidiş yollarından ulaşmanız mümkündür. Sektöre özel bu ayrıcalıklı durum bilhassa proje taşımacılığında çok daha ön plana çıkmaktadır. Standart dışı olarak tanımlanan; ağır, havaleli, hacimli yüklerin bir noktadan başka bir noktaya taşınması esnasında kullanılan standart dışı taşıma yöntemlerinin uyum içerisinde bir araya getirilmesi olarak tanımlanabilecek “proje taşımacılığı”, tam da bu standart dışı koşulları ve komplike yapısı gereği belki de uzmanlığa ve titiz planlamaya en çok ihtiyaç duyan lojistik hizmetlerden biridir.

Zamanın belirleyici rol oynadığı proje taşımacılığında amaç her zaman, ağır, havaleli, hacimli olarak tanımlanan standart dışı yüklerin, belirlenen zamanda, belirlenen lokasyona hasarsız ve sorunsuz şekilde ulaşımının sağlanmasıdır. Bahsi geçen yük, sınırları belirlenemeyen, standart ekipmanlarla ya da lojistik araçlarla kolaylıkla taşınamayan bir yapıda olunca, bu yükün lojistik yolculuğunun detaylı şekilde, adım adım, bütün olasılıklar hesaplanarak planlanması zorunluluk halini almaktadır. Tüm bu sebeplerle de lojistik sektöründe proje taşımacılığı, oldukça ilgi çeken ve içinde bol miktarda başarı ve deneyim hikayesi barındıran bir servis halini almaktadır.

 

Proje Taşımacılığında İhtiyaç Duyulan Ana Unsurlar

Lojistik; hataların, yanlış hesaplamaların, planlama eksiklerinin kolay tolere edilemediği, yaşanan aksaklıkların çok ciddi ekonomik kayıplara sebep olabileceği bir sektördür. Bu durum karayolu, denizyolu, havayolu, demiryolu gibi lojistik hizmetlerin birinin ya da kombinasyonlarının kullanılabildiği standart lojistik hizmetlerde halihazırda geçerli olurken, proje taşımacılığında çok daha öne çıkmaktadır. Bu sebeple belgelerin tam olması, izinlerin alınması, doğru ekipmanların kullanılması ve alanında deneyimli bir ekibin konuyu yönetmesi oldukça önem kazanmaktadır.

Deneyimli kadro proje taşımacılığındaki kilit noktadır. Çünkü tüm operasyonu yöneten, çözümsüz gibi görünen konuları bilgi birikimiyle çözen, olmazı oldurabilen bu deneyimli kadrolardır. Her şeyden önce, proje taşımacılığı yapacak ekiplerin, ülkelerin taşımacılık konusundaki kurallarına ve prosedürlerine tamamıyla hakim olmaları gerekmektedir. Ayrıca karayolu, denizyolu, havayolu ve demiryolu gibi tüm lojistik servislerin özelliklerini ve hizmet sınırlarını bilmeli, lojistiği tek bir yönüyle değil, bütünsel olarak değerlendirmelidir. Tüm bilgi birikimlerini bu vizyonla ortaya koyabilmeleri oldukça önemlidir.

Proje taşımacılığında ihtiyaç duyulan bir diğer önemli unsur ise, lojistik planlama içerisinde kullanılacak olan tüm ekipmanın ve araçların gabari dışı / ağır yük taşımasına uygun olmaları konusundaki gerekliliktir. Yani, proje taşımacılığı bu alan için özel olarak tasarlanmış ve üretilmiş araçlarla yapılabilmektedir. Proje taşımacılığı alanında hizmet veren firmalar, gabari dışı, ağır, hacimli yüklerin taşınmasında ihtiyaç duyulan hidrolik aks, lowbed treyler, kırkayak, yüzer sistemli, sabit ya da tekerlekli vinçlere kolaylıkla erişim sağlayabilmelilerdir.

Doğru ekipman ve doğru ekiple birlikte tüm güzergah ve yol analizleri yapılmalı, veriler doğru değerlendirilmeli, zaman yönetimi ve mühendislik planlamaları eksiksiz şekilde yapılmalıdır. Yükün ilerleyeceği güzergâh üzerinde bulunan tüm tünel, köprü, geçit, kavşaklar önceden değerlendirilmeli, yolun eğimi hesaplanmalı ve projenin planı buna göre çıkartılmalıdır.

 

Proje Taşımacılığı Kapsamında Değerlendirilmesi Gereken Yükler

Gabari dışı olarak da tanımlanabilen, ağırlık, hacim, ebat açısından standartların dışında kalan yüklerin proje taşımacılığı kapsamında değerlendirileceğini yazımızın başında belirtmiştik. Bu tanımı detaylandıracak olursak -verdiğimiz örnekler tamamını kapsamasa da- aşağıdaki şekilde sıralama yapabilmemiz mümkündür;

  • Makine, makine parkurları, teçhizat
  • Rüzgar, buhar ve gaz türbinleri
  • Doğalgaz, termik, hidro elektirik, baraj, mobil santraller
  • Fabrika, üretim tesisi ekipmanları
  • Boru hatları
  • Raylı sistemler
  • Rafineri ve petrokimya tesisleri
  • Transformatör, kondansatör ve ısı kazanları
  • Tanklar ve basınç ekipmanları
  • Kurutucular ve baca fırınları
  • Yatlar

 

Yukarıda sıraladığımız ve genel olarak gabari dışı olarak tanımlanabilecek ürün gruplarının yanı sıra; afet lojistiği kapsamına giren gıda, ilaç, ihtiyaç taşımaları / dağıtımı da özel planlama gerektirmesi ve olağanüstü koşullarda gerçekleştirilmesi sebebiyle proje taşımaları kapsamında ele alınmaktadır.

Bilinmesi gerekmektedir ki, hiçbir proje taşıması bir diğeri ile bire bir aynı yapıya sahip değildir. Elbette ki her proje, tecrübe açısından bir diğerine ışık tutmaktadır ancak sonuçta her biri kendi içerisinde ayrıca ele alınmalı, titizlikle kurgulanmalıdır. Proje taşımacılığındaki çoğu ürün maddi değeri yüksek, yedeği bulunmayan ya da güçlükle bulunan ürünlerdir. Dolayısıyla hasar görmesi ya da kayba uğramasında doğacak sıkıntı oldukça büyük olacaktır. Bu sebeple projenin risk yönetimi mutlaka yapılmalı, sigortadan yararlanmak proje taşımacılığının vazgeçilmez unsuru olmalıdır.

 

Proje Taşımacılığında Çevre Güvenliği ve Alınması Gereken Önlemler

Proje Taşımacılığında Çevre Güvenliği

Proje taşımacılığında hem taşınan yükün, hem taşımayı yapan ekibin hem de çevresel faktörlerin güvenliğinin sağlanması oldukça önemlidir. Lojistiği sağlanacak olan bu özel yükler, genellikle taşıma araçlarında bulunan özel bağlama yöntemleri ile güvence altına alınmaktadır. Ayrıca yüklerin ambalajı da hem yükün yapısı, hem olası prosedürlerin belirlediği teknik özellikler hem de çevresel faktörler göz önünde bulundurularak yapılmaktadır. Bazı durumlarda yüke özel ekipmanların tasarlanması gerekebilmekte, bazı durumlarda ise taşıma için özel yolların, köprülerin, yan yolların bile inşa edilmesi gerekebilmektedir. Proje taşımacılığında lojistiği sağlanacak olan yükün, çevreye ya da araç trafiğine zarar vermeden planlanması hayati bir zorunluluktur. Proje lojistiğinde kısaca HSE olarak tanımlanan “Health, Safety, Enviroment” tedbirleri devreye sokulmalı, güvenlik prosedürleri harfiyen yerine getirilmelidir. Hatta, proje lojistiğinde kullanılan tüm araç gereci ve ekipmanı kullanan kişiler de özel eğitimlerden geçmeli, gerekli görülen sertifikalara sahip olmalı, aldıkları eğitimleri belirli aralıklarla tekrar ederek kendilerini her zaman güncel tutmalıdırlar.

Karayolu taşımalarında ya da sürecin karayolu taşıması kapsamına giren bölümünde taşıma aracının önünde ve arkasında yol gösterici kılavuz araçların bulundurulması, renkli /ışıklı uyarı ekipmanlarının monte edilmesi, araçlarda “dikkat uzun ve geniş araç” yazılı tabelaların asılması kanuni bir gerekliliktir. Gidiş-gelişli yollarda taşıma aracına refakat eden eskort araçların 50 metre mesafeden aracı takip etmeleri, çift şeritli yollarda ise bu mesafeyi 30 metreye kadar düşürmeleri gerekmektedir. Köprü geçişlerinde ise aracın girişte durması, gerekli kontrolleri yapması ve köprüde saatte 5 km ve altında seyir halinde bulunması önemlidir. Yüklü araçlar köprülerde seyir halindeyken aynı anda köprüden başka araçların geçmesine engel olunmalıdır. Tünel geçişlerinde ise tünelin mevcut yüksekliğine göre low bed olarak tanımlanan küçük tekerli araçların kullanılması gerekmektedir.

Bütün bunlara ek olarak, proje lojistiği yapan araçlar ayrıca trafikte seyir halindeyken saatte 30 km hız limitini de aşmamalı, gece seyir halinde bulunmamalı, sadece gündüz saatlerinde ve hava aydınlıkken yol almalıdır.

 

Proje Taşımacılığında Kullanılan Lojistik Servisler

Proje taşımacılığı elbette tüm lojistik servisler kullanılarak gerçekleştirilebilmektedir. Ancak tabii ki ağır, gabari dışı ve hacimli yüklerin taşınmasına imkân tanımadığı için havayolu taşımacılığı çoğu zaman bu kapsamın dışında kalmaktadır. Ancak yine de havayolunda proje taşımacılığına özel tasarlanan Dev Antonov veya Hercules uçakları kullanılabilmekte, bu sayede ihtiyaç duyulduğu takdirde havayolunda da ekonomik ve avantajlı yöntemler geliştirilebilmektedir. Bu sistemle taşınacak malzemelerin montaj ve demontaj işlemlerinin önceden yapılması önemlidir.

Denizyolu ve nehir yolu ise hacimli ve ağır yüklerin taşınması konusunda oldukça esnek çözümler sunmaktadır. Çünkü su üzerinde taşınan yüklerde herhangi bir ebat ve/veya ağırlık kısıtlaması bulunmamaktadır. Ancak denizyolu ile gerçekleştirilecek proje taşımalarında da, yükleme ve boşaltma limanlarının yapıları önem kazanmaktadır. Bu sebeple planlama yapılmadan önce liman yapıları ve özellikleri titizlikle incelenmeli, limanlarda bulundurulması gereken yüksek taşıma kapasiteli ve mobil vinçlerin temininde herhangi bir sıkıntı yaşanmaması için gerekli hazırlıklar yapılmalıdır.

 

Proje Taşımacılığının Ayrıcalıkları

Proje taşımacılığı başlı başına bir ekip işidir. Ve bu alanda hizmet veren ekipler alanında uzman, iletişim becerileri ve koordinasyonları yüksek, planlama becerileri kuvvetli insanlardan oluşmaktadır. Dolayısıyla bu tarz ekiplere sahip lojistik servis sağlayıcıların deneyimleri, sektörel tecrübeleri de oldukça yüksek olarak algılanmaktadır. Ve elbette bir lojistik servis sağlayıcının proje taşımacılığı konusundaki hâkimiyeti, ona sektörde ciddi anlamda rekabet avantajı sağlamaktadır.

 

İlginizi Çekebilir: Parsiyel Taşımacılık Ve Avantajları


parsiyel-tasimacilik-nedir-1200x800.jpg

Bu yazımızın konusu, lojistik sektöründe taşıma maliyetlerinin düşürülmesini ve kontrol altında tutulmasını sağlayan ve adeta lojistiğin olmazsa olmaz olarak tanımlanabilecek “parsiyel taşımacılık” olacak.

Küreselleşen Dünya, uluslararası ticari faaliyetlerdeki artış, arz/talep dengesinin sağlanması gibi sebepler alt alta toplandığında özellikle lojistik ihtiyaçların yapısı değişmiş, bu durum da yepyeni yöntemlerin geliştirilmesine olan ihtiyacı ortaya çıkarmıştır. İşte parsiyel taşımacılık, bu arayış neticesinde ortaya çıkan en avantajlı lojistik hizmetlerden biridir.

Kelime anlamı olarak “tam olmayan”, “parça” anlamına gelen parsiyel kelimesi, adından da anlaşılacağı üzere lojistikte muhatabına bütünsel bir taşımayı değil, parça parça taşınma opsiyonunu sunar. Teslim noktası aynı güzergâh üzerinde bulunan birden fazla firmanın yükünün tek bir taşıyıcı araçta toplanarak istenilen noktaya ya da noktalara ulaştırılmasını sağlayan parsiyel taşımacılıkta amaç, toplam maliyetin katılımcı firmalar arasında bölünerek, daha ekonomik bir boyuta ulaştırılmasıdır. Aynı zamanda mevcut yükün bir taşıma aracını dolduramayacağı durumlarda da firmaların rahatlıkla tercih edebileceği bir lojistik çözümdür.

Parsiyel taşımacılık, lojistik sektöründe bugüne kadar geliştirilen en esnek, en modüler ve en hızlı metottur. İthalat ve ihracata konu olacak hemen hemen her yükün taşınmasına imkân tanıyan bu lojistik yöntem, karayolu, denizyolu, demiryolu, havayolu ayrımı olmaksızın her servisin hizmet kapsamında yer almaktadır.

Parsiyel taşımacılık, yalnızca uluslararası ticarete konu olan lojistik süreçlerde değil, yurt içi lojistik ihtiyaçlarda da sıklıkla tercih edilmektedir. Özellikle karayolunda, yurt içi parsiyel taşımacılık hizmetine olan ilgi oldukça yüksektir.

 

Parsiyel Taşımacılıkta Maliyet Yaklaşımı

Parsiyel Taşımacılık

Birincil hedefi maliyet avantajı sağlamak olan parsiyel taşımacılığın fiyatlandırması da, bu lojistik metodun yapısına uygun olacak şekilde esnektir ve müşterinin talep ve ihtiyaçlarına göre farklılık gösterir. Fiyatlandırmada taşınacak olan yükün alınacağı ve ulaştırılacağı lokasyon, kat edilecek mesafe, taşınacak yükün ağırlığı, boyutları ve hacmi, verilecek hizmetin içeriği fiyatlandırmayı belirleyen ana unsurlardır.

Yurt içi parsiyel taşımacılık hizmetinden yararlanmak istediğinizde, yükünüzün miktarına göre bir ayarlama yapılarak tek bir karayolu aracı ile birden fazla firmanın parça yükünün taşınması ve bu sayede aracın toplam maliyetinin taşıdığı yüklere ait firmalar arasında paylaşılması söz konusu olacaktır. Örnekle açıklamak gerekirse, İstanbul’dan Adana’ya taşınması gereken ve bir tırı tamamen dolduramayacak miktarda parça yükünüz varsa, sizinle aynı durumdaki farklı firmaların yükleri ile birlikte yapılacak bir planlama ile tek bir araç birden çok firmanın ya da kişinin yükünü taşıyabilir ve bu sayede aracın toplam taşıma maliyeti yük sahipleri arasında pay edilebilir. Bu sayede hem iş aksamadan devam eder hem de maliyetler karşılanabilecek boyutlara iner.

Şimdi lojistik servislere göre parsiyel yük taşımacılığının detaylarına göz atabiliriz.

 

Denizyolu Parsiyel Taşımacılık

Bugün, uluslararası ticaretin %80’ine yakın oranda denizyolu lojistiği üzerinden ilerlediğini daha önceki yazılarımızda belirtmiştik. Aynı şekilde uluslararası parsiyel taşımacılık da en yüksek oranda denizyolu lojistiğinde tercih edilmektedir. LCL yani “Less Container Load” olarak tanımlanan denizyolu parsiyel yük taşımacılığı, özellikle denizyolu taşımacılığında kullanılan konteynerler sayesinde rahatlıkla, gerçekleştirilebilmektedir. Firmalar bu sayede taşıma aracının tüm maliyetini üstlenmek yerine, yalnızca kendi yükünün kapladığı alanın bedelini ödeme imkânına sahip olabilmektedirler. Denizyolu parsiyel lojistik hizmetinde navlun da aynı şekilde parsiyel sisteme göre ödenmekte ve bu da firmalara maliyet açısından avantaj sağlamaktadır.

 

Karayolu Parsiyel Taşımacılık

Karayolu servisindeki parsiyel taşımacılık tırlar vasıtasıyla yapılmaktadır. Uluslararası ticaretle ilgilenen ve mevcut yükleri bir tırı tamamıyla dolduramayacak miktarda olan firmaların tercih ettikleri karayolu parsiyel taşımacılığında, önceden planlanan bir güzergâh doğrultusunda taşıma hizmeti gerçekleştirilmekte, teslimatlar duruma göre kapıdan kapıya ya da depodan depoya sağlanabilmektedir. Karayolu Parsiyel (ltl) Taşımacılığı Ve Avantajları hakkında daha fazla bilgi edinmek için blog içeriğimizi ziyaret edebilirsiniz.

 

Havayolu Parsiyel Taşımacılık

Uluslararası ticarette, tamamen gümrüklü olan parsiyel yüklerin taşınmasında tercih edilen bir yöntemdir. Havayolu lojistiğinin yapısı gereği, sevkiyatı yapılan yüklerin miktarı, boyutu ve ağırlığı karayolu ve denizyoluna oranla çok daha minimaldir. Yine, mevcut yükleri bir kargo uçağının tamamını dolduramayan firmaların başvurdukları, ekonomik bir lojistik yöntemidir.

 

Demiryolu Parsiyel Taşımacılık

Lojistik servisler arasında yer alması sebebiyle yazımızın içeriğinde yer verdiğimiz ancak fazla tercih edilmeyen bir taşıma yöntemidir. Bir yük treni vagonunun bir miktarının kiralanması teknik olarak mümkün olabilse de gerek trenle taşınan yüklerin yapısı gereği gerekse lojistik ihtiyaçlar itibariyle demiryolunda parsiyel taşımacılık önemli bir etkiye sahip değildir.

 

parsiyel taşımacılık nedir

Parsiyel Taşımacılığın Avantajları

Parsiyel taşımacılık maliyet dışında alanlarda da fayda sağlayan ve pratik bir lojistik çözüm yoludur. Evet, her şeyden önce ekonomik bir yöntemdir ve kuşkusuz maliyet avantajı sağlar. Ancak tercih edilme sebeplerinden bir diğeri de oldukça güvenilir bir lojistik çözüm yolu olmasıdır. Çünkü parsiyel taşımacılıkta yükün takibi ve kontrolü çok daha kolaydır ve genellikle yüke 7/24 ulaşım imkânı sunar.

Diğer yandan, müşteri açısından bakıldığında, küçük miktardaki yükünü taşıtabilme avantajı olmadığını varsaydığımızda, yüklerini belirli bir süre depoda bekletmesi gerekir ki bu da hem depo maliyetinin oluşmasına hem de ticaretinin aksamasına sebep olur. Oysaki parsiyel taşımacılık tüm bu sıkıntıların önüne geçerek yükün beklemeden istenilen lokasyona ulaşımının önünü açar.

Tüm lojistik servislerle entegre şekilde çalışabilen parsiyel taşımacılık, tehlikeli madde ve ve dökme yük dışındaki pek çok yükün taşınması için oldukça avantajlıdır.

 

Parsiyel Taşımacılık Yöntemleri

Lojistik servis türleri açısından bakıldığında 4 ana gruba ayırdığımız parsiyel taşımacılığın bir diğer kategorizasyonu da “yurt içi” ve “yurt dışı” ayrımıdır. Söz konusu olan, yurt sınırları dâhilinde yapılacak bir taşımacılıksa bu durum şehirlerarası taşımacılık kapsamında ele alınır. Uluslararası ticarete konu olan taşımacılıkta, Türkiye’den dünyanın herhangi bir noktasına ya da dünyanın herhangi bir noktasından Türkiye’ye ulaşacak bir parsiyel yük söz konusu ise o zaman da uluslararası parsiyel taşımacılıktan söz etmek mümkün olacaktır.

İster şehirlerarası isterse uluslararası parsiyel taşımacılık olsun öncelikle rezervasyon işleminin yapılması, arkasından planlamanın gelmesi, sonrasındaysa depolama ve sevkiyat aşamalarına geçilmesi gerekmektedir.

 

ESALCO İLE PARSİYEL LOJİSTİK HİZMETİ

Esalco Lojistik olarak, karayolu, denizyolu ve havayolu parsiyel taşımacılık hizmetlerimizle müşterilerimize konforlu, güvenli ve profesyonel destek sağlıyoruz. Uluslararası ticaretlerinin aksamadan devam etmesi için karayolu ihracat alanındaki parsiyel hizmetlerimizle Avrupa’da İspanya, İtalya, Almanya, Hollanda, Belçika, Yunanistan, Bulgaristan, Fransa, Danimarka, Macaristan, İrlanda, Romanya, Slovakya, Slovenya, İngiltere, Litvanya, Estonya, Finlandiya, Polonya, Malta, İsveç, Hırvatistan, Avusturya, Letonya, Çekya, Lüksemburg dâhil olmak üzere pek çok noktaya kapıdan kapıya ya da depodan depoya hizmet sunmaktayız. Türki Cumhuriyetlerde de Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Gürcistan, Özbekistan, Tacikistan ve daha birçok ülkeye karayolu parsiyel lojistik hizmetimiz bulunmaktadır.

Yine Avrupa ülkelerinin ya da Türki Cumhuriyetler’in tamamından Türkiye’nin herhangi bir noktasına talep edilen ithalata yönelik tüm karayolu parsiyel lojistik ihtiyaçlarına da profesyonel ekibimizle destek olmaktayız.

Esalco Lojistik olarak dünyada en çok tercih edilen bir başka parsiyel lojistik servisi olan denizyolunda da Ortadoğu, Uzakdoğu, Amerika ve Avrupa limanlarına kesintisiz hizmet sunmaktayız. Uzakdoğu’da Şanghay, Busan, Tokyo, Guangzhou, Hong Kong limanları; Güneydoğu Asya’da Singapur, Port Klang, Tanjung Pelepas limanları; Avrupa’da Rotterdam, Antwerp, Hamburg, Valencia limanları; Ortadoğu’da Jebel Ali, Jeddah, Salalah limanları, Amerika’da Savannah, Colon, Los Angeles limanları başta olmak üzere birçok limana parsiyel denizyolu lojistik hizmeti sunmaktayız.

 

İlginizi Çekebilir: Ro-ro Taşımacılık Nedir?


entegre-lojistik-1-1200x787-1.jpg

Değişen demografik yapı, ticari ihtiyaçlar, global ekonominin yansımaları ile birlikte lojistik sektörünün her geçen gün kendini yenilemesi, hizmetlerine yeni modüller eklemesi ve katma değerli hizmetler üretmesi gerekmektedir. Günümüzde artık lojistik kavramının, bir malın bir noktadan alınarak diğer bir noktaya ulaştırılması gibi basit bir tanımın ötesine geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Artık lojistik şirketleri, taşımacılık hizmetinin yanı sıra, depolama, depo yönetimi, ulaşım yönetimi, envanter yönetimi, tersine lojistik gibi ek hizmetleri de üstlenerek, lojistik kavramını bütünsel bir yaklaşımla ele almaktadırlar.

İşte entegre lojistik kavramı da tam olarak yukarıda belirtmiş olduğumuz gelişmeler ve ihtiyaçlar neticesinde ortaya çıkmıştır. Entegre lojistik, lojistik firmalarının, lojistik alanında vermiş oldukları tüm ek hizmetleri kapsamaktadır. Aynı zamanda kendi tedarik zincirlerini kuran ya da bir çözüm ortağı ile birlikte çalışsa bile daha bütünsel bir yaklaşıma ihtiyaç duyan vizyoner şirketler, tedarik zinciri alanındaki yapılanmalarını entegre lojistik yaklaşımına çevirmeyi, şirketlerinin güvenli ve hızlı şekilde büyümesinin adımlarından biri olarak görmektedirler.

Entegre

Entegre Lojistik Yönetimi

Müşterinin istek ve ihtiyaçlarını öngörüp, bu istek ve ihtiyaçlar doğrultusunda pozisyon alarak; ihtiyaç duyulan sermaye, malzeme, insan kaynağı, teknolojik altyapı, bilgi ve donanımı temin etmek gerekmektedir. Sonrasında müşterinin beklentilerini karşılayabilmek için kusursuz şekilde ve aksamadan mal ve hizmet üreten bir ağı da kurgulamak ve aynı zamanda bu ağı optimize etmek de gerekmektedir. İşte tüm bu sistemin kurulup, işler hale getirilmesi entegre lojistiğin konusudur.

Hizmet odaklı bir yaklaşıma sahip olan entegre lojistik kavramı, bir ürünün ya da malın hammadde aşamasından, son kullanıcıya ulaşım aşamasına kadarki tüm lojistik süreçlerinin ve bu lojistik süreçlere yardımcı hizmetlerin tamamını kapsamaktadır.

 

Entegre Lojistik Yönetiminin 6 Temel Aşaması

Tedarik zinciri yönetimi, 6 temel aşamadan oluşmaktadır. Bu alanları kapsayıp, kusursuz şekilde işleyişini sağlayacak şekilde hizmet veren lojistik firmaları ya da şirketler entegre lojistik yönetimini başarıyla yerine getirmektedirler. Bu alanlardan kısaca bahsetmemiz gerekirse:

 

Depolama

Lojistiğin alt bileşenlerinden biri olan depolama hizmeti; bir ürünün, malın, envanterin ya da bilginin bu amaçla oluşturulmuş özel alanlarda, binalarda depolanması olarak tanımlanabilir. Önemli olan bu depolamanın en ekonomik ve en güvenli şekilde gerçekleştirilmesidir. Bunun sağlanabilmesi için de, depo yönetiminin ve depo planlamasının en doğru şekilde yapılması gerekmektedir.

Depolar, üretimin ve satışın sürdürülebilir olmasını sağlayan önemli merkezlerdir. Depolama hizmeti sayesinde üretim aşaması tamamlandıktan sonra ürünlerin nerede saklanacağı düşünülmeksizin, yıl boyunca üretime aksamadan devam edilebilir. Aynı şekilde talep oluşması durumunda depolanan ürünlerin hızlıca satılması da sağlanabilir.

Operasyon maliyetlerinin kontrol altında tutulması açısından firmalar için büyük önem teşkil eden depolar bu stratejik durumları sebebiyle entegre lojistik hizmetlerinin de en vazgeçilmez unsurlarından biri haline gelmektedirler.

 

Depo Yönetim Sistemleri

Depo yönetim sistemi; depo içerisinde bulunan mal ya da ürünler ile ilgili kısa ya da uzun vadeli süreçte gerçekleştirilecek işlemlerin tamamı için geliştirilen bir tanımlamadır. Depo yönetim sistemi, lojistik süreçlerin vazgeçilmez bir parçasıdır. Depodaki tüm sistemin kusursuz işlemesine, yönetimine, optimize edilmesine, kısacası en basit günlük operasyonların bile takibine yardımcı olur. Yükleme operasyonları, saklama, siparişlerin işlenmesi ve takibi, envanter yönetimi, etiketleme, ambalajlama, ikmal, toplama gibi bir ürüne dair her konunun sağlıklı bir şekilde yürütülmesinin temelini oluşturur.

Depo yönetim sisteminin başarılı bir işleyişe sahip olabilmesi için, bu yönetimi talep eden firmanın tüm birimleri ile uyumlu şekilde çalışması ve kesintisiz bir iletişim içerisinde olması gerekmektedir. Kesinlikle yatırım yapılması gereken bir alandır ancak üretkenlik, sürdürülebilirlik, kaynakların doğru kullanımı ve maliyet optimizasyonu gibi alanlarda bu yatırımın karşılığını fazlasıyla verir.

Depo yönetim sistemleri sayesinde bir malın ya da ürünün sevkiyatı sonrasında meydana gelebilecek olası aksaklıkların önüne geçmek mümkündür. Ayrıca günümüz tüketim ihtiyaçları göz önünde bulundurulduğunda firmalara rekabet üstünlüğü sağlayan “hız” ve “satış sonrası takip” faktörlerinin karşılığının da fazlasıyla karşılaması söz konusudur.

 

Depo yönetim sistemlerinin sağladığı avantajlar

Yatırım yapılması gereken bir alan olması sebebiyle firmalara başlangıçta bir maliyet kalemi gibi görünse de uzun vadede bu yatırımın karşılığını fazlasıyla alabileceğiniz depo yönetim sistemleri her şeyden önce muhatabına donanımlı bilgi erişim avantajı sunar. Ayrıca tedarik zinciri operasyonlarını hızlandırarak firmalara ciddi bir hız ve ataklık kazandırır ki bu da günümüz dünyasında rekabette öne geçebilmek adına oldukça önemlidir. Depo yönetim sistemleri ayrıca doğru bilgiye hızlı erişim sağlama imkanı sunması sebebiyle şirketlere tedarik zinciri yönetimleri konusunda gerçekçi ve sağlıklı bir projeksiyon avantajı sağlar. Üretkenliği artırır, insan kaynağı kullanımını optimize eder ve daha iyi iş birliklerinin kurulabilmesi için elverişli ortamı yaratır.

 

entegre lojistik

Ulaşım Yönetim Sistemi

Şirketlerin mal ve ürün sevkiyatları ve tedarik zinciri yönetimleri kapsamındaki tüm transferler ulaşım yönetim sistemlerinin uzmanlık alanında değerlendirilir. Firmalar bu sistemi kendi iç bünyelerinde kurabilecekleri gibi lojistik hizmet aldıkları tedarikçi firmadan da talep edebilirler. Ulaşım yönetim sistemi ile amaçlanan tabii ki en başta verimlilik ve maliyet optimizasyonudur. Tüm siparişlerin otomatik oluşturulması için kurgulanan altyapı sayesinde insan hatalarının önüne geçilmekte, gönderinin izlemesi gereken yol en doğru şekilde kurgulanmakta ve aynı zamanda takibi de yapılabilmektedir.

İhtiyaca uygun ve doğru şekilde oluşturulmuş bir ulaşım yönetim sistemi, firmalara çok ciddi avantajlar sağlar. Bu avantajların başında, firmaların taşıyıcı firmalarla yapmış oldukları sözleşmelerin verimliliği gelmektedir ki bu durum firmaların karlılığını bire bir etkilemektedir. Avantajların bir diğeri risk yönetiminin sağlanabilmesidir. Ulaşım yönetim sistemleri firmalara ayrıca uluslararası lojistikte işlevsellik, öğe görünürlüğü imkânı, koli gönderi desteği, navlun yerleşimi, iş zekâsı ve karşılaştırmalı veri kapasitesi gibi olanaklar da sunmaktadır.

 

Gerçek Zamanlı Konumlandırma Sistemleri

Şirketlerin, kendi bünyelerinde yer alan insan kaynaklarının ve/veya varlıklarının bulundukları konumu geçici veya tam zamanlı olacak şekilde bulmaları, tanımlamaları, izlemeleri ve yönetmeleri için geliştirilen ve teknoloji tabanlı bir sistemdir. Özellikle şirket personelinin çalışma emniyetinin ve verimliliklerinin artırılması, tedarik zinciri operasyonlarının aksamadan devam ettirilmesi gibi belirgin avantajlar sunar. En yaygın kullanım alanı lojistik süreçlerde kullanılan taşıma araçlarının GPS sistemi ile takibinin sağlanmasıdır. Bu sayede uluslararası lojistikte bir aracın hangi noktada bulunduğu kolaylıkla tespit edilebilmekte, izleme kapalı bir ortama girinceye kadar kesintisiz sağlanabilmektedir.

Gerçek zamanlı konumlandırma sistemleri ile kurulan iletişim özellikle, yürütülen organizasyonun ve bu organizasyonların muhatapları olan tedarikçileri ve müşterileri arasında sağlanmaktadır. Ayrıca organizasyon içindeki diğer destek modüller ve lojistik, tedarik, mühendislik, pazarlama, üretim gibi fonksiyonlar da bu iletişimin faydasını görmektedir.

 

Envanter Yönetim Sistemleri

Şirketlerin üretim, satış, perakende ve depo olmak üzere tüm birimlerine ait envanter bilgilerinin doğru şekilde toplanmasını ve kullanılmasını sağlayan yönetim sistemidir. Kaynakların doğru şekilde değerlendirilmesi, hammadde tedariğinin planlanması, eldeki kaynakla üretime devam edilmesinin sağlanması, stok takibi gibi konularda firmaların verimliliğini artırmaktadır.

 

Tersine Lojistik

Üreticiden tüketiciye doğru akış eğiliminde olan lojistik süreçlerin, tam tersi bir rota izleyerek tüketiciden üreticiye doğru evrilmesi ile gündeme gelen ve özellikle son yıllarda e-ticaretin artışı ile birlikte hız ve önem kazanan bir lojistik kavramdır. İnternet üzerinden satışların artışı ile birlikte doğal olarak ortaya çıkan iade süreçleri ve bu süreçlerin takibi tersine lojistik kapsamı içerisinde ele alınmaktadır. Yanlışlıkla satın alınan ürünler, teslimat sırasında meydana gelen hasarlar, garanti kapsamındaki sıkıntılar, paketleme esnasında meydana gelen sorunlar sebebiyle iade edilen ürünlerin takibi ve iade sebeplerinin doğru anlaşılabilmesi, kaydının tutulabilmesi dönüşüm oranının düşmesine dolayısı ile firmaların karlılığının artmasına sebep olacaktır.

 

İlginizi Çekebilir: Parsiyel Taşımacılık Ve Avantajları


dagitim-lojistigi-1-1200x800-1.jpg

Perakende sektörünün alıcıları ile üretici ya da tedarikçi firma arasındaki ürün ve hizmet akışını sağlayan, düzenleyen lojistik hizmetler “dağıtım lojistiği” olarak tanımlanır. Burada alıcı olarak belirtilen hedef; farklı bir şirket, bir mağaza ya da nihai tüketici olabilir. Ancak tanımlanan alıcı kim olursa olsun, her durumda ürünün çıkış ve varış noktası arasında nakliye, pazarlama, depolama gibi pek çok farklı unsur bulunur. İşte dağıtım lojistiği tüm bu unsurları ve unsurlar arasındaki süreç yönetimini kapsayan bir lojistik hizmetler bütünüdür.

Dağıtım lojistiği hizmetini basite indirgeyerek süreci yalnızca “ürünün dağıtımının gerçekleştirilmesi” olarak tanımlamak büyük bir yanılgıdır. Sonuçta en temel fonksiyonlarından biri olsa da bu alandaki lojistik hizmetleri yalnızca dağıtım servisinden ibaret saymak, bütünün doğru şekilde algılanamamasına ve konunun basitleştirilmesine sebebiyet verir. Konuyu detaylandıracak olursak; dağıtım lojistiğinde en büyük hedef aslında ürünü üreticiden tüketiciye en kısa sürede ve en düşük maliyetlerle ulaştırabilecek doğru planlamayı yapabilmektir. Ancak bu planlamayı yaparken tedarikçinin ve tüketicilerin beklentilerini de maksimum seviyede karşılayabilmek önemlidir. Dolayısıyla müşteri odaklı yaklaşım ve her iki muhatabın da karşılıklı memnuniyeti dağıtım lojistiğinin vazgeçilmez öncelikleri arasında yer almaktadır. Süreçlerin en düşük maliyetlerle doğru şekilde yönetilmesinin yanı sıra, ürünlerin zamanında ve hasarsız şekilde tüketici ile buluşturulması da büyük önem teşkil etmektedir. Bu durum dağıtım lojistiğinde “dağıtım” fonksiyonunun dışında uzmanlık, süreç yönetimi ve planlama gibi yetkinliklerin ön plana çıkmasına sebep olmaktadır.

Dağıtım Lojistiğinin Temel Unsurları Nelerdir?

Dağıtım Lojistiğin Temel Unsuru

Dağıtım lojistiğinin temel unsurları şu şekildedir.:

Üretici/tedarikçi firma ile tüketici/mağaza arasındaki ürün dağıtımını gerçekleştirirken;

• Ürünlerin ihtiyaçlarına ve doğasına uygun şekilde paketlenmelerini sağlamak
• Gerekli kontrolleri yaparak ürünlerin depolanması için uygun alanlar belirlemek
• Ambalaj ve ürün özelliklerine uygun taşıma aracının teminini sağlamak
• Sipariş verme, teslimat ve diğer süreçleri etkili biçimde yönetmek
• Lojistik ve üretim birimleriyle koordinasyon ve iş birliği içinde olmak
• Tüm bu bileşenleri göz önünde bulundurarak ürünün çıkış noktası ve varış noktası arasındaki ağı doğru şekilde örüp, optimum maliyetlerle en doğru lojistik planlamayı sağlamak

Dağıtım lojistiği kavramı 2 kategori altında incelenebilir:

Doğrudan Dağıtım

Herhangi bir ürünün üreticiden tüketiciye direkt gönderilmesi faaliyeti, doğrudan dağıtım olarak tanımlanmaktadır. Bu dağıtım kategorisinin merkezinde üründen sonra tüketici yer almaktadır. Organizasyonun içinde satış personeli önemli bir rol oynamaktadır. Tüketiciye yönelik kredi, teknik destek, satış sonrası hizmetler ön plandadır. Pazarda sıklıkla başvurulan bir dağıtım sistemidir.

Dolaylı Dağıtım

Herhangi bir ürünün üreticiden tüketiciye direkt olarak değil de bayi ve toptancılar aracılığı ile ulaştırıldığı dağıtım türüdür. Dolaylı dağıtım, lojistik servis sağlayıcı açısından direkt dağıtıma oranla daha fazla bileşenin planlanmasını gerektirmektedir. Gerek yönetim anlamında gerekse ekonomik boyutta çok daha az yatırıma ihtiyaç duyulan bir kategori olan dolaylı dağıtım yöntemi, ağırlıklı olarak küçük çaptaki işletmeler için avantajlıdır.

Teknolojinin gelişimi, dijital platformlara olan ilginin artması ve 2020 yılından beri tüm dünyada etkisini gösteren Covid-19 pandemi süreci ile birlikte tüm dünyada e-ticaretin önemi artmış, bu alanda pazar hızla büyümüştür. Bu durum aynı zamanda dağıtım lojistiğinin de önemini artırmıştır.

Dağıtım Lojistiğinde İhtiyaç Duyulan Belgeler

Bir firmanın dağıtım lojistiği alanında faaliyet gösterebilmesi için Ulaştırma Bakanlığı tarafından verilen faaliyet yetki belgesine sahip olması gerekmektedir. Bahsi geçen bu yetki belgesi de firmanın gerçekleştireceği dağıtım lojistiği hizmetinin kapsamına göre değişiklik göstermektedir. Bu belgeler P1 ve P2 Yetki Belgesi olarak sınıflandırılmaktadır.

P1 Yetki Belgesi

Şehir içi sınırları dahilinde dağıtım lojistiği hizmeti veren firmaların sahip olması gereken yetki belgesidir. P1 belgesi almak isteyen firmaların minimum 5 adet, 4 ya da 2 tekerlekli taşıta, 5 adet dağıtım personeline ve 100 metrekarelik depolama, mal yükleme ve boşaltma alanına sahip olmaları gerekmektedir.

P2 Yetki Belgesi

Yalnızca şehir içi ile sınırlı kalmayıp yurt genelinde dağıtım lojistiği hizmeti veren firmaların sahip olması gereken yetki belgesidir. P2 belgesi almak isteyen firmaların, minimum 30 adet taşıt bulundurmaları ve yine en az 30 adet dağıtım personeli istihdam etmeleri gerekmektedir.

 

İlginizi çekebilir:  Entegre Lojistik Nedir?


tersine-lojistik-1-1200x675-1.jpg

 

Tersine Lojistik: Dönüşüm ve İkincil Kaynakların Yaratılmasında Öncü

Son yıllarda Dünya nüfusunun hızlı ve kontrol edilemez bir şekilde artışı, tüketim alışkanlıklarının değişmesi, doğal kaynakların azalması, hammadde temininde sıkıntıların yaşanması gibi pek çok sorunu da beraberinde getiriyor. 70’li yıllara kadar global gündemde yer almayan iklim sorunları, çevresel problemler ve sürdürülebilirlik politikası ile ilgili beklentiler, 2000’li yıllara gelindiğinde hızlı aksiyon alınması gereken, endişe verici bir boyuta taşınmıştır. Ülkelerin çevre ve sürdürülebilirlik politikalarını sadece kendi içlerinde ele almaları yeterli olmamış, bu sorunla ilgili global boyutta önlemler alınması ve konuya bütüncül şekilde yaklaşılması önem arz etmiştir.

 

Geri dönüşüm ile ilgili planlamalar da bu ortak hareketin ilk sırasında yer almaktadır. Doğal kaynakların verimli şekilde kullanılabilmesi için hammadde tüketimini azaltmak ve tekrar değerlendirilmesi mümkün olan nitelikli atıkları geri dönüştürmek, günümüz Dünyasında bir zorunluluk haline gelmiştir. Sonuçta hepimizin günlük hayatında sıkça kullandığı cam, plastik, kâğıt/karton gibi malzemelerden üretilen eşyalar, ambalajlar vb. unsurlar su, petrol,

yeraltı kaynakları, orman ve bitki örtüsü gibi doğal kaynakların işleme tabi tutulması sonucunda elde edilmektedir. Metal, hurda ve kâğıt atıklarının toplanması; cam şişe ve depozito uygulamaları uzun yıllardan beri Dünya genelinde sürdürülmekte olan geri dönüşüm faaliyetleri arasında yer almaktadır. Çünkü bahsi geçen tüm bu malzemelerin geri dönüştürülmesi, doğadan tamamıyla yok edilmesine oranla çok daha az zahmetli, çok daha az maliyetli ve aynı zamanda çok daha çevreci bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir.

 

İlerleyen yıllarda nüfus artışına paralel gelişen üretim ve hammadde teminindeki sıkıntıların, çevresel sorunların ve bunların ekonomik etkilerinin lojistik olarak da bir karşılığı ortaya çıktı. Artık tanımlanabilir hale gelmiş bu global ihtiyaç, “tersine lojistik” olarak adlandırılan bir lojistik hizmet tanımının ortaya çıkmasına sebep oldu. Genel anlamda üreticiden tüketiciye doğru bir aksta ilerleyen lojistik hizmet döngüsü; konu geri dönüşüm olduğunda ters yöne ivmelenerek tüketiciden, üreticiye ya da hizmet sağlayıcıya doğru ilerlemeye başladı.

 

Tersine lojistik, bir ürünün müşteriden geri alınması ve yeniden kullanılabilir veya yeniden satılabilir hale getirilmesi sürecidir. Bu süreç, ürünlerin geri dönüşümü, iade işlemleri ve atık yönetimi gibi bir dizi faaliyeti içerir. Tersine lojistik, çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşıyan bir konudur. Çünkü birçok endüstride atık üretimi yaygın bir sorundur.

 

İlk olarak tekstil sektöründe başladığını söyleyebileceğimiz tersine lojistik hareketi, 1980’li yılların sonunda elektronik endüstrisine geçiş yapmış, 2000’li yıllara gelindiğinde ise geri dönüşümlü hammaddenin kullanılabileceği tüm sektörlere yayılmıştır.

Tersine lojistiğin daha profesyonel bir tanımını yapmamız gerekirse; hammadde, yarı mamul ya da nihai ürünlerin geri dönüştürmek, tekrar değerlendirmek, değer kazandırmak ya da uygun şekilde yok etmek için tüketim noktasından alınarak üretim ya da hizmet çıkışının yapıldığı noktaya doğru ulaştırılması için gerekli planlamaların yapılması, süreçlerin organize edilmesi ve tüm lojistik operasyonun gerçekleştirilmesi olarak ifade edilebilir.

 

Lojistik Deposu

Çok farklı sebeplerle bir ürünün tersine lojistiğin hizmet tanımı içine girmesi söz konusu olabilir. Örneğin, ürünün hammadde veya üretim fazlası olması ya da kalite kontrolden geçememesi geri dönüş ihtiyacı doğurabilir. Bu nedenleri alt alta sıralayacak olursak;

 

  • Teslimatının yanlış ya da hasarlı şekilde yapılması
  • Garanti kapsamındaki koşullar
  • Stok düzenlemeleri
  • Tamire ihtiyaç duyulması
  • Ürünün ya da hammaddenin farklı bir üretimde yeniden değerlendirilmesi
  • Paketleme, konteyner, palet aşamalarındaki geri dönüşler
  • Zararlı maddeler konusundaki yasal düzenlemeler sebebiyle yaşanan sorunlar
  • Ürünün sağlığa zararlı olması ya da hatalı üretimi gibi sebeplerle gerçekleşen dönüşler tersine lojistik süreçlerini başlatabilir.

Ürün geri dönüşlerini tedarik zinciri hiyerarşisine göre sınıflandıracak olursak da 3 noktada özetlememiz mümkün olacaktır.

  1. Üretim Dönüşleri: Üretim esnasında geri kazanımı gereken ürün ya da parçaların dönüş işlemleri bu grupta değerlendirilebilir. Geri dönen ürün ya da parçalar henüz üretim aşamasındayken yeniden şekillendirilir ve bu yolla tekrar üretim hattına dâhil olur. Bu akışta sağlanan iç geri dönüş ile ekonomik bir fayda yaratılmış olur. Aynı zamanda çevresel anlamda da emisyon salınımlarının azaltılması ve tehlikeli üretim atıklarının değerlendirilmesi bakımından ciddi katkı sağlanmış olur. Üretim dönüşlerini; artık hammadde, kalite-kontrol ve üretim artıkları geri dönüşleri olarak sınıflandırmak mümkündür.
  2. Dağıtım Dönüşleri: Üretilen ürünün dağıtımı esnasında ortaya çıkan geri dönüş durumu “dağıtım dönüşleri” kapsamında değerlendirilebilir. Ürünün güvenliği ya da sağlığı tehdit eden sebepler neticesinde geri çağrılması, tedarik zincirinde yer alan bir oyuncunun stoklarını yeniden düzenlemesi sonucu yaşanan dönüşler, sözleşmeye aykırı durumlar sebebiyle gerçekleşen ticari dönüşler ya da dağıtımda kullanılan konteyner, palet gibi araçlar sebebiyle yaşanan fonksiyonel geri dönüşler bu sınıflandırma içerisinde yer almaktadır.
  3. Tüketici / Kullanıcı Dönüşleri: Ürün tüketiciye ulaştıktan sonra herhangi bir sebepten ötürü dönüş yapabilir. Garanti kapsamındaki dönüşler, tüketici iadesi sebebiyle yaşanan dönüşler, tamir-yedek parça ihtiyacı ile ortaya çıkan servis dönüşleri, kullanım hatası sonucu yaşanan dönüşler ya da ürünün miadını tamamlaması sonucunda meydana gelen dönüşler bu başlık altında değerlendirilebilir.

 

Adım Adım Ürünlerin Geri Dönüşüm Yolculuğu

Tersine lojistik, ürünlerin geri dönüşümü, yeniden kullanımı veya imha edilmesi için bir dizi adım içerir. İlk adım, ürünlerin müşteriden geri alınmasıdır. Bu adım, iade işlemleri veya geri dönüşüm programları aracılığıyla yapılabilir. İade işlemleri, müşterilerin yanlış boyutta veya renkte bir ürün aldıklarında veya ürünün çalışmadığı durumlarda gerçekleşir. Geri dönüşüm programları ise ürünlerin yeniden kullanılması veya geri dönüştürülmesi için tasarlanmış özel programlardır.

İkinci adım, geri dönüştürülebilir veya yeniden kullanılabilir malzemelerin ayrıştırılmasıdır. Bu adım, geri dönüşüm tesislerinde gerçekleştirilir ve malzemeler plastik, cam, metal ve kâğıt gibi farklı kategorilere ayrılır. Bu malzemeler daha sonra tekrar kullanılabilir hale getirilir veya yeniden işlenir.

Üçüncü adım, atık yönetimidir. Atık yönetimi, çevreye zararlı atıkların güvenli bir şekilde bertaraf edilmesini içerir. Bu adım, atık türüne ve ülkeye göre farklılık gösterir. Bazı ülkelerde, atıkların yakılması veya gömülmesi yasaklanmıştır. Bu durumda, atıklar geri dönüştürülebilir malzemeler olarak yeniden kullanılabilir veya yeniden işlenebilir.

Tersine lojistik, birçok endüstri için büyük önem taşımaktadır. Özellikle elektronik, tekstil ve mobilya endüstrilerinde atık yönetimi büyük bir sorundur. Bu endüstrilerde ürünlerin geri dönüşümü ve atık yönetimi için özel programlar geliştirilmiştir. Bununla birlikte, tersine lojistik, tüm endüstrilerde önemli bir konudur ve çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük bir etkiye sahiptir.

 

İlginizi Çekebilir: Tehlikeli Madde Taşımacılığı

 


container-ship-g72a52667c_1920-1-1200x519-1.jpg

Lojistik hizmetler, küreselleşen pazarda doğrudan ya da dolaylı şekilde birçok sektörü ve firmayı etkiliyor. Son yıllarda global boyutta yaşanan ekonomik sıkıntılar, bu sıkıntıları takip eden Covid-19 süreci, piyasalarda meydana gelen arz-talep dengesizlikleri ve değişken fiyatlandırmalar neticesinde kontrol edilmesi gereken birçok faktör içerisinde lojistik süreçler de doğal olarak üst sıralarda yerini almaya başladı.

Üretimin devam edebilmesi, hammaddenin temini, dağıtımın dengeli şekilde sağlanması ve daha pek çok unsur, sektörleri ve firmaları global çapta görünmez bağlarla birbirine daha çok bağlar hale geldi. Böylesine hareketli ve öngörülemeyen koşullar altında rekabet edebilmeye çalışan firmalar, sadece ürettikleri ürün ya da hizmetin maliyetini değil, tedarik zinciri ve lojistik süreçlerdeki maliyetlerin de hesabını çok daha incelikli şekilde yapmaya başladılar. Tüm bu açılardan baktığımızda, lojistik servislerin başında gelen denizyolu taşımacılığı da bugünün küresel ve ekonomik koşullarında var olan önemini bir kat daha artırdı.

Denizyolu lojistiğini geçmişten bugüne değerlendirdiğimizde ülkelerin eknomik yapılarını daima pozitif yönde etkilediğini söylemek mümkündür. Taşımacılık türleri içerisinde birim taşıma maliyeti açısından değerlendirildiğinde hem en ekonomik hem de en güvenli servislerden biri kabul edilen denizyolu taşımacılığı; büyük hacimli ve kütleli yükler için de en uygun servistir. Ancak tabii ki diğer taşıma türlerine göre de en yavaş nakliye yöntemidir. Dolayısıyla yazımızın girişinde belirttiğimiz tüm ekonomik ve konjonktürel konular açısından bakıldığında denizyolu taşımacılığının avantajlı yanları değerlendirilerek rekabet üstünlüğü sağlamak ve katma değerli hizmet yaratmak mümkündür.

Denizyolu Taşımacılığı Konteyner

Denizyolu taşımacılığında genel olarak büyük hacimli yükler, taşımacılıkta kullanılan büyük gemilere yüklenerek, elleçlenirler. Bu süreçte, yükün varış noktasına kadar olan yolculuğunda gerekli olan tüm güvenlik önlemleri alınır. Denizyolu taşımacılığı, uluslararası ticarette oldukça önemli bir role sahiptir. Bu durum %70’inden fazlası yani yaklaşık 361 metrekarelik kısmı okyanuslarla kaplı olan yerkürede oldukça anlaşılır bir durumdur ve bir defada büyük montanlı yükler taşıyabilme imkanı, güvenli olması, kapasitesi, hasar ve kaza riskinin düşük olması gibi sebeplerle de herhangi bir yükün kıtalararası yolculuğunda denizyolundan sıklıkla bahsetmemek pek de mümkün değildir.

Demiryoluna göre 3,5; karayoluna göre 7 ve havayoluna kıyasla ise 22 kat daha ucuz bir taşımacılık türü olan denizyolu lojistiğinde genel anlamda 2 farklı türde hizmet verilmektedir.

  1. Tramp Taşımacılık
  2. Liner Taşımacılık

Tramp Taşımacılık: Düzensiz taşımacılık olarak da tanımlanbilen “Tramp Taşımacılık”ta en önemli husus, herhangi bir yükün var olma durumudur. Çünkü denizyolu taşımacılığında kullanılan gemiler genel manada hangi limanda yük olursa o limana uğrama metodu ile çalışmaktadırlar. Yükün bulunduğu iki liman arasında, herhangi bir tarih ya da zaman aralığı olmaksızın yapılan bu taşımacılık türü, geminin tamamının ya da bir kısmının büyük hacimli yüklerle doldurulması esasına dayanmaktadır. Ham petrol, kereste, yeraltı cevherleri, kömür gibi hacimli, dökme yüklerin kıtalar arası taşınmasında sıklıkla tercih edilmektedir. Tramp taşımanın gerçekleşebilmesi için öncelikle herhangi bir yükün var olması gerekeceği için bu taşımacılık türünde belirli bir navlundan söz edebilmek oldukça güçtür.

Liner Taşımacılık: Düzenli taşımacılık olarak da tanımlanabilecek “Liner Taşımacılık”ta ise en önemli husus tramp taşımacılığın aksine yük değil, hizmettir. Liner taşımacılıkta her şey planlı ve programlıdır. Yük taşımacılığında kullanılacak gemilerin kalkış-varış ve aktarma limanları önceden belirlenmiş, tarihler saptanmış durumdadır. Yani belirli bir tarife söz konusudur ve gemiler, bu tarifeye göre hareket ederek, belirlenen tarihlerde, belirlenen limanlara uğramakta; yükleme ve boşaltma işlemlerini gerçekleştirmektedirler. Kısaca belirtmek gerekirse, geminin tamamının dolu olup olmaması önem teşkil etmez ama tarife uymak oldukça önemlidir. Ro-ro ve konteyner taşımacılığı liner taşımacılık türünün iki güzel örneğidir.

Deniz bağlantısının karayolu üzerinden sağlandığı ro-ro’da, taşımacılık türüne de adını veren ro-ro tipi büyük gemiler kamyon, tır gibi yükle dolu tekerlekli nakliye araçlarını taşımaktadırlar. Özellikle kapıdan kapıya ya da depodan depoya alımı ve teslimi istenmesi durumunda tercih edilen bir liner taşımacılık yöntemidir.

1930’lu yıllarda, Malcolm McLean’ın geliştirdiği “konteyner” adı verilen ve her türlü dış etkene karşı içinde sakladığı yükü koruyan metal sandıklar ile gerçekleştirilen konteyner taşımacılığı da yine belirttiğimiz gibi liner taşımacılığın en güzel örneklerinden biridir. ISO standartlarına göre 20’lik ve 40’lık olarak üretilen konteynerler, %85’lik kullanım oranları ile denizyolunu taşımacılığının olmazsa olmaz ekipmanları arasında yer almaktadırlar.

Gemilerin kendilerine ait vinçleri aracılığı ile kolaylıkla yüklenip boşaltılabilen konteynerler, bu sayede lojistikte ciddi şekilde zamandan tasarruf edilmesini sağlamaktadırlar.

Tehlikeli madde taşımacılığı, kombine taşımacılık ve dökme yük taşımacılığı türlerini de bünyesinde barındıran denizyolu taşımacılığı, üzerinde yol aldığı derya gibi uçsuz bucaksız bir konu olması sebebiyle çok farklı bakış açıları ve farklı unsurlar ile ele alınması gereken derin bir konudur. Dünya ticaretinde önemi hiçbir zaman kaybolmayacak olan, doğru yatırımlar ve teşviklerle ülkelerin ekonomik gelişimlerinde ciddi etki sağlayabilecek denizyolu lojistiği hakkındaki diğer makalelerimizde görüşmek dileğiyle.


container-terminal-g49042d9dc_1920-1200x798-1.jpg

Bulunduğu ülkenin siyasi sınırları içerisinde yer almasına rağmen o ülkenin yürürlükte olan ticari ve iktisadi hukuki kurallarının, mevzuatının tamamının ya da bir kısmının dışında kalan ve aynı zamanda gümrük hattına dahil olmayan; uluslararası liman veya havaalanı yakınında kurulan bölgeler; literatürde “serbest bölge” olarak tanımlanmaktadır.

Serbest bölgeler, ithal ticari ürünlerin gümrüksüz şekilde getirilebildiği, depolanabildiği, üretim amacıyla ya da farklı sebeplerle bir takım işlemden geçirilebildiği, ticari ve hukuki sınırlayıcı faktörlerin en aza indirgendiği özel alanlardır.

Serbest bölgelerde, sınai ve ticari faaliyetler konusunda farklı teşvikler uygulanmakta, bu sayede dış ticaretin, ihracata yönelik faaliyetlerin, döviz girdisinin ve yabancı sermaye yatırımlarının da artırılması amaçlanmaktadır. Serbest ticari bölgeler ayrıca yerli üreticilere dünya piyasalarında rekabet avantajı sağlarken, diğer yandan farklı iş kolları yaratılmasını ve bu sayede istihdamın artırılmasını da hedeflemektedir.

İstihdamın ve döviz gelirinin artırılması, ithalatın ve ihracatın geliştirilmesini amaçlayan serbest bölgeler, bulundukları bölgenin kültürel açıdan zenginleştirilmesi ve ülkelerin ekonomik gelişimleri için de oldukça büyük önem teşkil etmektedirler.

Serbest bölge kavramı özellikle Türkiye gibi istihdam sorunu ve ekonomik dalgalanmalar yaşayan ülkeler için büyük avantajlar sunmaktadır. Bugün Türkiye’de serbest bölgelerde istihdam edilen kişi sayısının 46 binin üzerinde olduğu bilinmektedir. Uluslararası ticarette Asya ile Avrupa arasında köprü vazifesi gören Türkiye, bugün sayıları 21’e ulaşan serbest bölgesiyle, coğrafi konumunun getirdiği avantajı da kullanarak ciddi ekonomik faydalar sağlamaktadır. Gelecek yıllarda serbest bölge sayısını artırmaktansa, mevcut serbest bölgelerin daha etkin kullanılması, kapasitesinin ve verimliliğinin artırılması hedeflenmektedir.

 

Türkiye’deki Serbest Bölgeler

Türkiye Serbest Bölgeler

Bugün Türkiye’de faaliyet göstermekte olan 21 serbest bölge şu şekilde sıralanmaktadır: Adana-Yumurtalık, Ege, Antalya, Avrupa, Bursa, Denizli, Doğu Anadolu, Gaziantep, İstanbul İhtisas, İstanbul Deri ve Endüstri, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, İstanbul Trakya, İzmir Menemen Deri, Kayseri, Kocaeli, Mardin, Mersin, Rize, Samsun, Trabzon, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Teknoloji Serbest Bölgesi. İstanbul Atatürk Havalimanı’nın adı 2020 yılında İstanbul İhtisas olarak değiştirilmiştir.

 

Serbest Ticari Bölgelerin Sağladığı Avantajlar

  • Serbest ticari bölgeler, işgücü ve arazi maliyeti açısından avantajlar sunar
  • Uluslararası ticaretten elde edilen gelire ücretsiz-masrafsız transfer imkanı tanır.
  • Gümrük vergisi, gelir vergisi, kurumlar vergisi ve banka işlem vergilerinden muafiyet sağlar.
  • Çevrilmesi mümkün herhangi bir döviz cinsi için serbest kullanım imkanı sunar
  • Dış ticaret serbestliği sağlar, yasal kısıtlamaların önüne geçer
  • Herhangi bir ürünün serbest bölge içerisinde kalma süresinde bir süre kısıtı bulunmaz
  • Serbest bölgelerde grev ve lokavt yasağı yoktur
  • Serbest bölgelerde yabancı sermaye iştirakinde herhangi bir sınırlandırma bulunmaz
  • Serbest bölgeler, çalışma koşulları, altyapı açısından cazip ve modern mekanlardır
  • Serbest bölgelerde tüm firmalar, tüm haklardan herhangi bir ön koşul olmaksızın eşit şekilde faydalanırlar.

İlginizi Çekebilir: Karayolu Taşımacılığı Ve Almanya Karayolu İhracat Hizmetleri


kargo-2-1.jpg

Bir önceki makalemizde, uluslararası ticarete konu olan teslim türleri içerisinden seçtiğimiz FCA teslim şekline değinmiştik. Bu ayki makalemizde ise yine INCOTERMS’te tanımlanan taşıma türleri arasında yer alan CPT “Carriage Paid To” yani Türkçe tanımı ile “Taşıma Ödenmiş Şekilde” teslim şeklinden bahsedeceğiz.

Genel anlamıyla yükle birlikte tüm taşıma maliyetinin ödendiği ve aynı zamanda sigorta ve diğer masrafların ithalatçı tarafından karşılandığı CPT tipi teslim şekli, özellikle karma taşımacılıkta kullanılmaktadır. CPT tipi taşımada ihracatı yapan taraf, yükü hazırlar, gümrük işlemlerini çözer, yükün ana taşıma aracı ne ise ona yüklenmesini sağlar ve bu ana taşıma aracının taşıma bedelini öder. Böylelikle, yükün ana taşıma aracına yüklenmesi ile birlikte ihracatçının sorumluluğu biter.

CPT tipi taşımada malları taşıma aracından teslim alması ile birlikte alıcı tarafın sorumluluğu başlar. Dolayısı ile CPT tipi teslimde, taşıma, gümrük ve diğer masrafların sorumluluğu satıcı tarafa ait olmakla birlikte teslimden sonraki tüm riskler ve maliyetler alıcıya aittir.

CPT tipi taşımayı bir önceki makalemizden hareketle formülize ettiğimizde CPT = FCA + Ana Taşıma Maliyeti olarak tanımlamamız mümkündür.

Lojistik süreçlerde CPT teslim şeklinin kullanımı özellikle çok araçlı taşımacılık türlerinde tercih edilmektedir. Yükün ilk taşıyıcıya teslim edilmesi ile birlikte satıcı tüm sorumluluğunu tamamlamış olur, hem riski hem de teslimden sonra yükle ilgili doğabilecek tüm maliyetleri bu noktadan sonra alıcı taraf üstlenir.

CPT tipi taşımada tarafların sorumluluklarını daha detaylı şekilde tanımlamamız gerekirse;

Satıcı Tarafın Yükümlülükleri

birbirinin elini sıkan iki insan

Satıcı yani ihracatı yapan taraf yapılan sözleşme çerçevesinde yükü hazırlar. Alıcı tarafın ülkesinin talep edeceği tüm belgeleri hazırlar. Aynı zamanda gümrük masraflarını ve navlun ücretini karşılar. Bütün bu koşulları sağladıktan sonra yükü ilk taşıyıcıya teslim ettiği andan itibaren doğabilecek diğer tüm masraflardan ya da oluşabilecek risklerden muaf hale gelir. İthalatçı taraf yani satıcı yükü hangi tarihte taşıyıcıya verdiğini ve tahmini hangi tarihte teslim edilebileceğini alıcı tarafa bildirir. Burada önemli olan ve detaylandırılması gereken husus, satıcının malların ulaşacağı ülkede gerçekleştirilecek tüm kontrol işlemlerinden doğabilecek masrafları (sayma, ölçme, kalite kontrolünün yapılması…vb.) ve aynı zamanda ihracatın yapılacağı ülkedeki ilgili kurumların talep edecekleri yükleme öncesi muayene masraflarını da karşılama zorunluluğudur.

Alıcı Tarafın Yükümlülükleri

Alıcı yani ithalatı yapan taraf, satıcı ile aralarında imzalanan sözleşme çerçevesinde yüke karşılık belirlenen bedeli öder. İthalatın gerçekleşebilmesi için gerekli olan gümrük belgelerini düzenler ve gümrük vergilerini öder. Alıcının yükle ilgili sorumluluğu, yükün satıcı tarafından ilk taşıyıcıya teslim edilmesinden itibaren başlar. Bu andan itibaren yükle ilgili tüm sorumluluk, risk ve doğabilecek masraflar alıcı tarafa devrolur. Eğer yapılan sözleşmede boşaltma masrafları navlun bedeline dahil edilmemişse, yükün boşaltma bedelini karşılar ve sonrasında acenteden cirolu konşimentoyu teslim alır. Alıcı, ihracatı gerçekleştirdiği ülkenin kuralları gereği ortaya çıkabilecek masrafları (sayma, ölçme, kalite kontrolünün yapılması…vb.) ve aynı zamanda ihracatın yapılacağı ülkedeki ilgili kurumların talep edecekleri yükleme öncesi muayene masrafları haricindeki diğer yükleme öncesi muayene masraflarını karşılamakla yükümlüdür.

 

İlginizi Çekebilir: Dağıtım Lojistiği Ve Önemi


Intermodal-Ve-Multimodal-Tasimacilik-Arasindaki-Farklar-1200x483.jpg

Bir önceki yazımızda intermodal ve kombine taşımacılık türleri üzerine tanımlamalar yapıp, aralarındaki farklara değinmiştik. Bu yazımızın konusu ise yine çağımızın en modern ve yaygın kullanılan taşımacılık hizmetlerinden olan intermodal taşımacılık ile multimodal taşımacılık arasındaki farklardan bahsetmek ve sağlayacakları faydalara değinmek olacak.

Bulunduğu noktandan bir diğer noktaya ulaşmak için yola çıkan yükle dolu konteyner, hareket ettiği güzergah boyunca bir araçtan diğer bir araca transfer olabilir. Bazen yükün yapısı gereği, çoğu zaman da operasyonel verimlilik söz konusu olduğu için aynı yükün taşınmasında farklı lojistik servislerin kombinasyonuna ihtiyaç duyulabilir. Bu noktada lojistik hizmetler içerisinde oldukça önem arz eden intermodal ve multimodal taşımacılık yöntemlerine başvurulabilir. Uzman ekipler tarafından, titizlikle yürütülmesi gereken lojistik operasyonlar olmakla birlikte, işletmelere zaman ve maliyet açısından oldukça büyük faydalar sağlayabilen bu iki taşımacılık yöntemi aynı zamanda çok daha çevreci yaklaşımlara da sahiptirler.

 

Multimodal Taşıma

Multimodal taşıma, tüm lojistik servis türlerinin kombinasyonunu içermektedir. İhtiyaç duyulması halinde, yükün türüne göre ve yapılacak optimum planlama çerçevesinde farklı taşıma türlerine rahatlıkla dönüştürülebilir. Operasyonun başından sonuna kadar tek bir taşıyıcının sorumluluğunda yürütülen süreçte yükleme adresinden varış noktasına kadar kullanılan her taşıma modülü için toplamda tek bir taşıma sözleşmesi düzenlenmesi gerekmektedir. Multimodal taşımacılıkta aslolan yükün varış noktaları arasındaki yolculuğunda en az iki farklı lojistik servis türünün kullanılmasıdır. Genellikle dökme yüklerin taşınmasında kullanılan bir lojistik modudur.

 

Intermodal Taşıma

Intermodal taşıma yönteminde ise herhangi bir ürün ya da hammadde aynı taşıma kabı içinde, hiç açılmadan ve yüke hiç dokunulmadan farklı lojistik servis türleri arasında transfer olmaktadır. Intermodal taşımacılıkta operasyonun başından sonuna kadar farklı taşıyıcı firmalar sürece dahil olabilir. Ağırlıklı olarak karayolu denizyolu ve demiryolu servisleri arasında geçiş sağlanmakta, kombinasyonlar geliştirilmektedir.

Multimodal ve İntermodal

Multimodal ve Intermodal Taşımacılık Arasındaki Farklar

  • Multimodal taşımacılıkta yükün çıkış noktasından varış noktasına kadar geçen süredeki tüm lojistik süreçten ve operasyondan tek bir taşıyıcı firma sorumludur. Intermodal taşımacılık modelinde ise operasyon sürecine birden fazla taşıyıcı firma dahil olur.
  • Multimodal taşımada yükler, bulundukları taşıma kaplarından başka taşıma kaplarına aktarılarak lojistik servis değişikliği sağlanır. Intermodal taşımacılıkta ise yüklerin taşıma kaplarında herhangi bir değişiklik olmaz ve yük mevcut kabı ile birlikte başka bir lojistik servise aktarılır.
  • Multimodal taşımacılıkta ihtiyaca göre tüm lojistik servis türlerinin kombinasyonu söz konusu olabilir. Intermodal taşımacılık ise genellikle demiryolu, denizyolu ve karayolu servisleri kullanılmaktadır.
  • İki taşımacılık türü arasında prosedürel anlamda da farklılıklar söz konusudur. Multimodal taşımacılıkta yükün çıkış noktası ile varış noktası arasında kullanılan her lojistik servis türü için toplamda tek bir nakliye sözleşmesi düzenlenirken, intermodal taşımacılıkta süreçte kullanılan her taşıma modu için ayrı bir nakliye sözleşmesi düzenlenir.

Her iki taşıma türünde de ülkeler arası geçişlerdeki kurallardan ya da sınırlandırmalardan yoğun şekilde etkilenilmesi söz konusu değildir. Özellikle işini doğru yöneten ve tecrübeli bir ekiple çalışıyorsanız günümüzün en modern taşımacılık metotlarından rahatlıkla faydalanabilir, operasyonel yükünüzü azaltırken, verimliliğinizi artırabilirsiniz.

 

İlginizi Çekebilir: Tehlikeli Madde Taşımacılığı


Esalco Logo

Esalco Lojistik olarak kurulduğumuz 2011 yılından beri en sade anlatımıyla, bir ürünü ya da hammaddeyi, bir noktadan diğer bir noktaya taşıyoruz. Kulağa çok basit gelebilir ancak biz lojistiğin basit görünümünün ardındaki derinliği çok seviyoruz. Çünkü taşıdığımız her bir ürünle ya da hammaddeyle insanlara aslında özgürlüğü, mutluluğu, teknolojiyi, ağız tadını, ilhamı, hayata dair küçük zevkleri, renkli keşifleri, zamanı taşıyoruz.

İLETİŞİM

Merkez/HQ: Altunizade Mah. Mahir İz Cad. B Blok No: 9/1B İç Kapı No: 7 Üsküdar / İstanbul
Şube/BR: Konak Mah. Badem Sok. Lotus Plaza N0:26/B D:33 Nilüfer/BURSA
Şube/BR: Çınarlı Mahallesi,Şehit Fethi Sekin Cad No.3 Sunucu Plaza B Blok K.9/901 35170 Bayraklı / İzmir.
Şube/BR: Güvenevler Mah. 1928 Sok. Ekinci Global İş Merkezi Sitesi K.14 No:5/25 Yenişehir – MERSİN.
Şube/BR: Hoşnudiye Mahallesi 746 Sok No13 D.65 Soho Business Center Tepebaşı / Eskişehir.
Sube/BR: Istanbul Havalimani Kargo Terminali Tayakadin Mah. Nuri Demirag Cad. Bina No:33 İc Kapi No:170 Arnavutkoy / Istanbul
Sube/BR: 1 rue de la Haye, 93290 Tremblay En France Paris/France
+33 647 37 63 81
contact@esalco-paris.fr
Sube/BR: Twin Towers Wienerbergstr.11 A-1120 Wien / Austria
+43 1 99460 – 5065
vienna@esalco-vienna.at
Sube/BR: SKYPARC Batiment St.Exupery Rue Constellation 67960 ENTZHEIM Strasbourg / France
+33 7 60 86 90 04
contact@esalco-strasbourg.fr
FZCO:Warehouse No FZS1AJ06 & FZS1AJ07 Jebel Ali Freezone South / Dubai / UAE
+971 4 343 4605
contact@esalco-uae.ae

Teklif Al!