Genel - Esalco Lojistik - Page 7

tersine-lojistik-1-1200x675-1.jpg

 

Tersine Lojistik: Dönüşüm ve İkincil Kaynakların Yaratılmasında Öncü

Son yıllarda Dünya nüfusunun hızlı ve kontrol edilemez bir şekilde artışı, tüketim alışkanlıklarının değişmesi, doğal kaynakların azalması, hammadde temininde sıkıntıların yaşanması gibi pek çok sorunu da beraberinde getiriyor. 70’li yıllara kadar global gündemde yer almayan iklim sorunları, çevresel problemler ve sürdürülebilirlik politikası ile ilgili beklentiler, 2000’li yıllara gelindiğinde hızlı aksiyon alınması gereken, endişe verici bir boyuta taşınmıştır. Ülkelerin çevre ve sürdürülebilirlik politikalarını sadece kendi içlerinde ele almaları yeterli olmamış, bu sorunla ilgili global boyutta önlemler alınması ve konuya bütüncül şekilde yaklaşılması önem arz etmiştir.

 

Geri dönüşüm ile ilgili planlamalar da bu ortak hareketin ilk sırasında yer almaktadır. Doğal kaynakların verimli şekilde kullanılabilmesi için hammadde tüketimini azaltmak ve tekrar değerlendirilmesi mümkün olan nitelikli atıkları geri dönüştürmek, günümüz Dünyasında bir zorunluluk haline gelmiştir. Sonuçta hepimizin günlük hayatında sıkça kullandığı cam, plastik, kâğıt/karton gibi malzemelerden üretilen eşyalar, ambalajlar vb. unsurlar su, petrol,

yeraltı kaynakları, orman ve bitki örtüsü gibi doğal kaynakların işleme tabi tutulması sonucunda elde edilmektedir. Metal, hurda ve kâğıt atıklarının toplanması; cam şişe ve depozito uygulamaları uzun yıllardan beri Dünya genelinde sürdürülmekte olan geri dönüşüm faaliyetleri arasında yer almaktadır. Çünkü bahsi geçen tüm bu malzemelerin geri dönüştürülmesi, doğadan tamamıyla yok edilmesine oranla çok daha az zahmetli, çok daha az maliyetli ve aynı zamanda çok daha çevreci bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir.

 

İlerleyen yıllarda nüfus artışına paralel gelişen üretim ve hammadde teminindeki sıkıntıların, çevresel sorunların ve bunların ekonomik etkilerinin lojistik olarak da bir karşılığı ortaya çıktı. Artık tanımlanabilir hale gelmiş bu global ihtiyaç, “tersine lojistik” olarak adlandırılan bir lojistik hizmet tanımının ortaya çıkmasına sebep oldu. Genel anlamda üreticiden tüketiciye doğru bir aksta ilerleyen lojistik hizmet döngüsü; konu geri dönüşüm olduğunda ters yöne ivmelenerek tüketiciden, üreticiye ya da hizmet sağlayıcıya doğru ilerlemeye başladı.

 

Tersine lojistik, bir ürünün müşteriden geri alınması ve yeniden kullanılabilir veya yeniden satılabilir hale getirilmesi sürecidir. Bu süreç, ürünlerin geri dönüşümü, iade işlemleri ve atık yönetimi gibi bir dizi faaliyeti içerir. Tersine lojistik, çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşıyan bir konudur. Çünkü birçok endüstride atık üretimi yaygın bir sorundur.

 

İlk olarak tekstil sektöründe başladığını söyleyebileceğimiz tersine lojistik hareketi, 1980’li yılların sonunda elektronik endüstrisine geçiş yapmış, 2000’li yıllara gelindiğinde ise geri dönüşümlü hammaddenin kullanılabileceği tüm sektörlere yayılmıştır.

Tersine lojistiğin daha profesyonel bir tanımını yapmamız gerekirse; hammadde, yarı mamul ya da nihai ürünlerin geri dönüştürmek, tekrar değerlendirmek, değer kazandırmak ya da uygun şekilde yok etmek için tüketim noktasından alınarak üretim ya da hizmet çıkışının yapıldığı noktaya doğru ulaştırılması için gerekli planlamaların yapılması, süreçlerin organize edilmesi ve tüm lojistik operasyonun gerçekleştirilmesi olarak ifade edilebilir.

 

Lojistik Deposu

Çok farklı sebeplerle bir ürünün tersine lojistiğin hizmet tanımı içine girmesi söz konusu olabilir. Örneğin, ürünün hammadde veya üretim fazlası olması ya da kalite kontrolden geçememesi geri dönüş ihtiyacı doğurabilir. Bu nedenleri alt alta sıralayacak olursak;

 

  • Teslimatının yanlış ya da hasarlı şekilde yapılması
  • Garanti kapsamındaki koşullar
  • Stok düzenlemeleri
  • Tamire ihtiyaç duyulması
  • Ürünün ya da hammaddenin farklı bir üretimde yeniden değerlendirilmesi
  • Paketleme, konteyner, palet aşamalarındaki geri dönüşler
  • Zararlı maddeler konusundaki yasal düzenlemeler sebebiyle yaşanan sorunlar
  • Ürünün sağlığa zararlı olması ya da hatalı üretimi gibi sebeplerle gerçekleşen dönüşler tersine lojistik süreçlerini başlatabilir.

Ürün geri dönüşlerini tedarik zinciri hiyerarşisine göre sınıflandıracak olursak da 3 noktada özetlememiz mümkün olacaktır.

  1. Üretim Dönüşleri: Üretim esnasında geri kazanımı gereken ürün ya da parçaların dönüş işlemleri bu grupta değerlendirilebilir. Geri dönen ürün ya da parçalar henüz üretim aşamasındayken yeniden şekillendirilir ve bu yolla tekrar üretim hattına dâhil olur. Bu akışta sağlanan iç geri dönüş ile ekonomik bir fayda yaratılmış olur. Aynı zamanda çevresel anlamda da emisyon salınımlarının azaltılması ve tehlikeli üretim atıklarının değerlendirilmesi bakımından ciddi katkı sağlanmış olur. Üretim dönüşlerini; artık hammadde, kalite-kontrol ve üretim artıkları geri dönüşleri olarak sınıflandırmak mümkündür.
  2. Dağıtım Dönüşleri: Üretilen ürünün dağıtımı esnasında ortaya çıkan geri dönüş durumu “dağıtım dönüşleri” kapsamında değerlendirilebilir. Ürünün güvenliği ya da sağlığı tehdit eden sebepler neticesinde geri çağrılması, tedarik zincirinde yer alan bir oyuncunun stoklarını yeniden düzenlemesi sonucu yaşanan dönüşler, sözleşmeye aykırı durumlar sebebiyle gerçekleşen ticari dönüşler ya da dağıtımda kullanılan konteyner, palet gibi araçlar sebebiyle yaşanan fonksiyonel geri dönüşler bu sınıflandırma içerisinde yer almaktadır.
  3. Tüketici / Kullanıcı Dönüşleri: Ürün tüketiciye ulaştıktan sonra herhangi bir sebepten ötürü dönüş yapabilir. Garanti kapsamındaki dönüşler, tüketici iadesi sebebiyle yaşanan dönüşler, tamir-yedek parça ihtiyacı ile ortaya çıkan servis dönüşleri, kullanım hatası sonucu yaşanan dönüşler ya da ürünün miadını tamamlaması sonucunda meydana gelen dönüşler bu başlık altında değerlendirilebilir.

 

Adım Adım Ürünlerin Geri Dönüşüm Yolculuğu

Tersine lojistik, ürünlerin geri dönüşümü, yeniden kullanımı veya imha edilmesi için bir dizi adım içerir. İlk adım, ürünlerin müşteriden geri alınmasıdır. Bu adım, iade işlemleri veya geri dönüşüm programları aracılığıyla yapılabilir. İade işlemleri, müşterilerin yanlış boyutta veya renkte bir ürün aldıklarında veya ürünün çalışmadığı durumlarda gerçekleşir. Geri dönüşüm programları ise ürünlerin yeniden kullanılması veya geri dönüştürülmesi için tasarlanmış özel programlardır.

İkinci adım, geri dönüştürülebilir veya yeniden kullanılabilir malzemelerin ayrıştırılmasıdır. Bu adım, geri dönüşüm tesislerinde gerçekleştirilir ve malzemeler plastik, cam, metal ve kâğıt gibi farklı kategorilere ayrılır. Bu malzemeler daha sonra tekrar kullanılabilir hale getirilir veya yeniden işlenir.

Üçüncü adım, atık yönetimidir. Atık yönetimi, çevreye zararlı atıkların güvenli bir şekilde bertaraf edilmesini içerir. Bu adım, atık türüne ve ülkeye göre farklılık gösterir. Bazı ülkelerde, atıkların yakılması veya gömülmesi yasaklanmıştır. Bu durumda, atıklar geri dönüştürülebilir malzemeler olarak yeniden kullanılabilir veya yeniden işlenebilir.

Tersine lojistik, birçok endüstri için büyük önem taşımaktadır. Özellikle elektronik, tekstil ve mobilya endüstrilerinde atık yönetimi büyük bir sorundur. Bu endüstrilerde ürünlerin geri dönüşümü ve atık yönetimi için özel programlar geliştirilmiştir. Bununla birlikte, tersine lojistik, tüm endüstrilerde önemli bir konudur ve çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük bir etkiye sahiptir.

 

İlginizi Çekebilir: Tehlikeli Madde Taşımacılığı

 


container-ship-g72a52667c_1920-1-1200x519-1.jpg

Lojistik hizmetler, küreselleşen pazarda doğrudan ya da dolaylı şekilde birçok sektörü ve firmayı etkiliyor. Son yıllarda global boyutta yaşanan ekonomik sıkıntılar, bu sıkıntıları takip eden Covid-19 süreci, piyasalarda meydana gelen arz-talep dengesizlikleri ve değişken fiyatlandırmalar neticesinde kontrol edilmesi gereken birçok faktör içerisinde lojistik süreçler de doğal olarak üst sıralarda yerini almaya başladı.

Üretimin devam edebilmesi, hammaddenin temini, dağıtımın dengeli şekilde sağlanması ve daha pek çok unsur, sektörleri ve firmaları global çapta görünmez bağlarla birbirine daha çok bağlar hale geldi. Böylesine hareketli ve öngörülemeyen koşullar altında rekabet edebilmeye çalışan firmalar, sadece ürettikleri ürün ya da hizmetin maliyetini değil, tedarik zinciri ve lojistik süreçlerdeki maliyetlerin de hesabını çok daha incelikli şekilde yapmaya başladılar. Tüm bu açılardan baktığımızda, lojistik servislerin başında gelen denizyolu taşımacılığı da bugünün küresel ve ekonomik koşullarında var olan önemini bir kat daha artırdı.

Denizyolu lojistiğini geçmişten bugüne değerlendirdiğimizde ülkelerin eknomik yapılarını daima pozitif yönde etkilediğini söylemek mümkündür. Taşımacılık türleri içerisinde birim taşıma maliyeti açısından değerlendirildiğinde hem en ekonomik hem de en güvenli servislerden biri kabul edilen denizyolu taşımacılığı; büyük hacimli ve kütleli yükler için de en uygun servistir. Ancak tabii ki diğer taşıma türlerine göre de en yavaş nakliye yöntemidir. Dolayısıyla yazımızın girişinde belirttiğimiz tüm ekonomik ve konjonktürel konular açısından bakıldığında denizyolu taşımacılığının avantajlı yanları değerlendirilerek rekabet üstünlüğü sağlamak ve katma değerli hizmet yaratmak mümkündür.

Denizyolu Taşımacılığı Konteyner

Denizyolu taşımacılığında genel olarak büyük hacimli yükler, taşımacılıkta kullanılan büyük gemilere yüklenerek, elleçlenirler. Bu süreçte, yükün varış noktasına kadar olan yolculuğunda gerekli olan tüm güvenlik önlemleri alınır. Denizyolu taşımacılığı, uluslararası ticarette oldukça önemli bir role sahiptir. Bu durum %70’inden fazlası yani yaklaşık 361 metrekarelik kısmı okyanuslarla kaplı olan yerkürede oldukça anlaşılır bir durumdur ve bir defada büyük montanlı yükler taşıyabilme imkanı, güvenli olması, kapasitesi, hasar ve kaza riskinin düşük olması gibi sebeplerle de herhangi bir yükün kıtalararası yolculuğunda denizyolundan sıklıkla bahsetmemek pek de mümkün değildir.

Demiryoluna göre 3,5; karayoluna göre 7 ve havayoluna kıyasla ise 22 kat daha ucuz bir taşımacılık türü olan denizyolu lojistiğinde genel anlamda 2 farklı türde hizmet verilmektedir.

  1. Tramp Taşımacılık
  2. Liner Taşımacılık

Tramp Taşımacılık: Düzensiz taşımacılık olarak da tanımlanbilen “Tramp Taşımacılık”ta en önemli husus, herhangi bir yükün var olma durumudur. Çünkü denizyolu taşımacılığında kullanılan gemiler genel manada hangi limanda yük olursa o limana uğrama metodu ile çalışmaktadırlar. Yükün bulunduğu iki liman arasında, herhangi bir tarih ya da zaman aralığı olmaksızın yapılan bu taşımacılık türü, geminin tamamının ya da bir kısmının büyük hacimli yüklerle doldurulması esasına dayanmaktadır. Ham petrol, kereste, yeraltı cevherleri, kömür gibi hacimli, dökme yüklerin kıtalar arası taşınmasında sıklıkla tercih edilmektedir. Tramp taşımanın gerçekleşebilmesi için öncelikle herhangi bir yükün var olması gerekeceği için bu taşımacılık türünde belirli bir navlundan söz edebilmek oldukça güçtür.

Liner Taşımacılık: Düzenli taşımacılık olarak da tanımlanabilecek “Liner Taşımacılık”ta ise en önemli husus tramp taşımacılığın aksine yük değil, hizmettir. Liner taşımacılıkta her şey planlı ve programlıdır. Yük taşımacılığında kullanılacak gemilerin kalkış-varış ve aktarma limanları önceden belirlenmiş, tarihler saptanmış durumdadır. Yani belirli bir tarife söz konusudur ve gemiler, bu tarifeye göre hareket ederek, belirlenen tarihlerde, belirlenen limanlara uğramakta; yükleme ve boşaltma işlemlerini gerçekleştirmektedirler. Kısaca belirtmek gerekirse, geminin tamamının dolu olup olmaması önem teşkil etmez ama tarife uymak oldukça önemlidir. Ro-ro ve konteyner taşımacılığı liner taşımacılık türünün iki güzel örneğidir.

Deniz bağlantısının karayolu üzerinden sağlandığı ro-ro’da, taşımacılık türüne de adını veren ro-ro tipi büyük gemiler kamyon, tır gibi yükle dolu tekerlekli nakliye araçlarını taşımaktadırlar. Özellikle kapıdan kapıya ya da depodan depoya alımı ve teslimi istenmesi durumunda tercih edilen bir liner taşımacılık yöntemidir.

1930’lu yıllarda, Malcolm McLean’ın geliştirdiği “konteyner” adı verilen ve her türlü dış etkene karşı içinde sakladığı yükü koruyan metal sandıklar ile gerçekleştirilen konteyner taşımacılığı da yine belirttiğimiz gibi liner taşımacılığın en güzel örneklerinden biridir. ISO standartlarına göre 20’lik ve 40’lık olarak üretilen konteynerler, %85’lik kullanım oranları ile denizyolunu taşımacılığının olmazsa olmaz ekipmanları arasında yer almaktadırlar.

Gemilerin kendilerine ait vinçleri aracılığı ile kolaylıkla yüklenip boşaltılabilen konteynerler, bu sayede lojistikte ciddi şekilde zamandan tasarruf edilmesini sağlamaktadırlar.

Tehlikeli madde taşımacılığı, kombine taşımacılık ve dökme yük taşımacılığı türlerini de bünyesinde barındıran denizyolu taşımacılığı, üzerinde yol aldığı derya gibi uçsuz bucaksız bir konu olması sebebiyle çok farklı bakış açıları ve farklı unsurlar ile ele alınması gereken derin bir konudur. Dünya ticaretinde önemi hiçbir zaman kaybolmayacak olan, doğru yatırımlar ve teşviklerle ülkelerin ekonomik gelişimlerinde ciddi etki sağlayabilecek denizyolu lojistiği hakkındaki diğer makalelerimizde görüşmek dileğiyle.


container-terminal-g49042d9dc_1920-1200x798-1.jpg

Bulunduğu ülkenin siyasi sınırları içerisinde yer almasına rağmen o ülkenin yürürlükte olan ticari ve iktisadi hukuki kurallarının, mevzuatının tamamının ya da bir kısmının dışında kalan ve aynı zamanda gümrük hattına dahil olmayan; uluslararası liman veya havaalanı yakınında kurulan bölgeler; literatürde “serbest bölge” olarak tanımlanmaktadır.

Serbest bölgeler, ithal ticari ürünlerin gümrüksüz şekilde getirilebildiği, depolanabildiği, üretim amacıyla ya da farklı sebeplerle bir takım işlemden geçirilebildiği, ticari ve hukuki sınırlayıcı faktörlerin en aza indirgendiği özel alanlardır.

Serbest bölgelerde, sınai ve ticari faaliyetler konusunda farklı teşvikler uygulanmakta, bu sayede dış ticaretin, ihracata yönelik faaliyetlerin, döviz girdisinin ve yabancı sermaye yatırımlarının da artırılması amaçlanmaktadır. Serbest ticari bölgeler ayrıca yerli üreticilere dünya piyasalarında rekabet avantajı sağlarken, diğer yandan farklı iş kolları yaratılmasını ve bu sayede istihdamın artırılmasını da hedeflemektedir.

İstihdamın ve döviz gelirinin artırılması, ithalatın ve ihracatın geliştirilmesini amaçlayan serbest bölgeler, bulundukları bölgenin kültürel açıdan zenginleştirilmesi ve ülkelerin ekonomik gelişimleri için de oldukça büyük önem teşkil etmektedirler.

Serbest bölge kavramı özellikle Türkiye gibi istihdam sorunu ve ekonomik dalgalanmalar yaşayan ülkeler için büyük avantajlar sunmaktadır. Bugün Türkiye’de serbest bölgelerde istihdam edilen kişi sayısının 46 binin üzerinde olduğu bilinmektedir. Uluslararası ticarette Asya ile Avrupa arasında köprü vazifesi gören Türkiye, bugün sayıları 21’e ulaşan serbest bölgesiyle, coğrafi konumunun getirdiği avantajı da kullanarak ciddi ekonomik faydalar sağlamaktadır. Gelecek yıllarda serbest bölge sayısını artırmaktansa, mevcut serbest bölgelerin daha etkin kullanılması, kapasitesinin ve verimliliğinin artırılması hedeflenmektedir.

 

Türkiye’deki Serbest Bölgeler

Türkiye Serbest Bölgeler

Bugün Türkiye’de faaliyet göstermekte olan 21 serbest bölge şu şekilde sıralanmaktadır: Adana-Yumurtalık, Ege, Antalya, Avrupa, Bursa, Denizli, Doğu Anadolu, Gaziantep, İstanbul İhtisas, İstanbul Deri ve Endüstri, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, İstanbul Trakya, İzmir Menemen Deri, Kayseri, Kocaeli, Mardin, Mersin, Rize, Samsun, Trabzon, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Teknoloji Serbest Bölgesi. İstanbul Atatürk Havalimanı’nın adı 2020 yılında İstanbul İhtisas olarak değiştirilmiştir.

 

Serbest Ticari Bölgelerin Sağladığı Avantajlar

  • Serbest ticari bölgeler, işgücü ve arazi maliyeti açısından avantajlar sunar
  • Uluslararası ticaretten elde edilen gelire ücretsiz-masrafsız transfer imkanı tanır.
  • Gümrük vergisi, gelir vergisi, kurumlar vergisi ve banka işlem vergilerinden muafiyet sağlar.
  • Çevrilmesi mümkün herhangi bir döviz cinsi için serbest kullanım imkanı sunar
  • Dış ticaret serbestliği sağlar, yasal kısıtlamaların önüne geçer
  • Herhangi bir ürünün serbest bölge içerisinde kalma süresinde bir süre kısıtı bulunmaz
  • Serbest bölgelerde grev ve lokavt yasağı yoktur
  • Serbest bölgelerde yabancı sermaye iştirakinde herhangi bir sınırlandırma bulunmaz
  • Serbest bölgeler, çalışma koşulları, altyapı açısından cazip ve modern mekanlardır
  • Serbest bölgelerde tüm firmalar, tüm haklardan herhangi bir ön koşul olmaksızın eşit şekilde faydalanırlar.

İlginizi Çekebilir: Karayolu Taşımacılığı Ve Almanya Karayolu İhracat Hizmetleri


kargo-2-1.jpg

Bir önceki makalemizde, uluslararası ticarete konu olan teslim türleri içerisinden seçtiğimiz FCA teslim şekline değinmiştik. Bu ayki makalemizde ise yine INCOTERMS’te tanımlanan taşıma türleri arasında yer alan CPT “Carriage Paid To” yani Türkçe tanımı ile “Taşıma Ödenmiş Şekilde” teslim şeklinden bahsedeceğiz.

Genel anlamıyla yükle birlikte tüm taşıma maliyetinin ödendiği ve aynı zamanda sigorta ve diğer masrafların ithalatçı tarafından karşılandığı CPT tipi teslim şekli, özellikle karma taşımacılıkta kullanılmaktadır. CPT tipi taşımada ihracatı yapan taraf, yükü hazırlar, gümrük işlemlerini çözer, yükün ana taşıma aracı ne ise ona yüklenmesini sağlar ve bu ana taşıma aracının taşıma bedelini öder. Böylelikle, yükün ana taşıma aracına yüklenmesi ile birlikte ihracatçının sorumluluğu biter.

CPT tipi taşımada malları taşıma aracından teslim alması ile birlikte alıcı tarafın sorumluluğu başlar. Dolayısı ile CPT tipi teslimde, taşıma, gümrük ve diğer masrafların sorumluluğu satıcı tarafa ait olmakla birlikte teslimden sonraki tüm riskler ve maliyetler alıcıya aittir.

CPT tipi taşımayı bir önceki makalemizden hareketle formülize ettiğimizde CPT = FCA + Ana Taşıma Maliyeti olarak tanımlamamız mümkündür.

Lojistik süreçlerde CPT teslim şeklinin kullanımı özellikle çok araçlı taşımacılık türlerinde tercih edilmektedir. Yükün ilk taşıyıcıya teslim edilmesi ile birlikte satıcı tüm sorumluluğunu tamamlamış olur, hem riski hem de teslimden sonra yükle ilgili doğabilecek tüm maliyetleri bu noktadan sonra alıcı taraf üstlenir.

CPT tipi taşımada tarafların sorumluluklarını daha detaylı şekilde tanımlamamız gerekirse;

Satıcı Tarafın Yükümlülükleri

birbirinin elini sıkan iki insan

Satıcı yani ihracatı yapan taraf yapılan sözleşme çerçevesinde yükü hazırlar. Alıcı tarafın ülkesinin talep edeceği tüm belgeleri hazırlar. Aynı zamanda gümrük masraflarını ve navlun ücretini karşılar. Bütün bu koşulları sağladıktan sonra yükü ilk taşıyıcıya teslim ettiği andan itibaren doğabilecek diğer tüm masraflardan ya da oluşabilecek risklerden muaf hale gelir. İthalatçı taraf yani satıcı yükü hangi tarihte taşıyıcıya verdiğini ve tahmini hangi tarihte teslim edilebileceğini alıcı tarafa bildirir. Burada önemli olan ve detaylandırılması gereken husus, satıcının malların ulaşacağı ülkede gerçekleştirilecek tüm kontrol işlemlerinden doğabilecek masrafları (sayma, ölçme, kalite kontrolünün yapılması…vb.) ve aynı zamanda ihracatın yapılacağı ülkedeki ilgili kurumların talep edecekleri yükleme öncesi muayene masraflarını da karşılama zorunluluğudur.

Alıcı Tarafın Yükümlülükleri

Alıcı yani ithalatı yapan taraf, satıcı ile aralarında imzalanan sözleşme çerçevesinde yüke karşılık belirlenen bedeli öder. İthalatın gerçekleşebilmesi için gerekli olan gümrük belgelerini düzenler ve gümrük vergilerini öder. Alıcının yükle ilgili sorumluluğu, yükün satıcı tarafından ilk taşıyıcıya teslim edilmesinden itibaren başlar. Bu andan itibaren yükle ilgili tüm sorumluluk, risk ve doğabilecek masraflar alıcı tarafa devrolur. Eğer yapılan sözleşmede boşaltma masrafları navlun bedeline dahil edilmemişse, yükün boşaltma bedelini karşılar ve sonrasında acenteden cirolu konşimentoyu teslim alır. Alıcı, ihracatı gerçekleştirdiği ülkenin kuralları gereği ortaya çıkabilecek masrafları (sayma, ölçme, kalite kontrolünün yapılması…vb.) ve aynı zamanda ihracatın yapılacağı ülkedeki ilgili kurumların talep edecekleri yükleme öncesi muayene masrafları haricindeki diğer yükleme öncesi muayene masraflarını karşılamakla yükümlüdür.

 

İlginizi Çekebilir: Dağıtım Lojistiği Ve Önemi


Intermodal-Ve-Multimodal-Tasimacilik-Arasindaki-Farklar-1200x483.jpg

Bir önceki yazımızda intermodal ve kombine taşımacılık türleri üzerine tanımlamalar yapıp, aralarındaki farklara değinmiştik. Bu yazımızın konusu ise yine çağımızın en modern ve yaygın kullanılan taşımacılık hizmetlerinden olan intermodal taşımacılık ile multimodal taşımacılık arasındaki farklardan bahsetmek ve sağlayacakları faydalara değinmek olacak.

Bulunduğu noktandan bir diğer noktaya ulaşmak için yola çıkan yükle dolu konteyner, hareket ettiği güzergah boyunca bir araçtan diğer bir araca transfer olabilir. Bazen yükün yapısı gereği, çoğu zaman da operasyonel verimlilik söz konusu olduğu için aynı yükün taşınmasında farklı lojistik servislerin kombinasyonuna ihtiyaç duyulabilir. Bu noktada lojistik hizmetler içerisinde oldukça önem arz eden intermodal ve multimodal taşımacılık yöntemlerine başvurulabilir. Uzman ekipler tarafından, titizlikle yürütülmesi gereken lojistik operasyonlar olmakla birlikte, işletmelere zaman ve maliyet açısından oldukça büyük faydalar sağlayabilen bu iki taşımacılık yöntemi aynı zamanda çok daha çevreci yaklaşımlara da sahiptirler.

 

Multimodal Taşıma

Multimodal taşıma, tüm lojistik servis türlerinin kombinasyonunu içermektedir. İhtiyaç duyulması halinde, yükün türüne göre ve yapılacak optimum planlama çerçevesinde farklı taşıma türlerine rahatlıkla dönüştürülebilir. Operasyonun başından sonuna kadar tek bir taşıyıcının sorumluluğunda yürütülen süreçte yükleme adresinden varış noktasına kadar kullanılan her taşıma modülü için toplamda tek bir taşıma sözleşmesi düzenlenmesi gerekmektedir. Multimodal taşımacılıkta aslolan yükün varış noktaları arasındaki yolculuğunda en az iki farklı lojistik servis türünün kullanılmasıdır. Genellikle dökme yüklerin taşınmasında kullanılan bir lojistik modudur.

 

Intermodal Taşıma

Intermodal taşıma yönteminde ise herhangi bir ürün ya da hammadde aynı taşıma kabı içinde, hiç açılmadan ve yüke hiç dokunulmadan farklı lojistik servis türleri arasında transfer olmaktadır. Intermodal taşımacılıkta operasyonun başından sonuna kadar farklı taşıyıcı firmalar sürece dahil olabilir. Ağırlıklı olarak karayolu denizyolu ve demiryolu servisleri arasında geçiş sağlanmakta, kombinasyonlar geliştirilmektedir.

Multimodal ve İntermodal

Multimodal ve Intermodal Taşımacılık Arasındaki Farklar

  • Multimodal taşımacılıkta yükün çıkış noktasından varış noktasına kadar geçen süredeki tüm lojistik süreçten ve operasyondan tek bir taşıyıcı firma sorumludur. Intermodal taşımacılık modelinde ise operasyon sürecine birden fazla taşıyıcı firma dahil olur.
  • Multimodal taşımada yükler, bulundukları taşıma kaplarından başka taşıma kaplarına aktarılarak lojistik servis değişikliği sağlanır. Intermodal taşımacılıkta ise yüklerin taşıma kaplarında herhangi bir değişiklik olmaz ve yük mevcut kabı ile birlikte başka bir lojistik servise aktarılır.
  • Multimodal taşımacılıkta ihtiyaca göre tüm lojistik servis türlerinin kombinasyonu söz konusu olabilir. Intermodal taşımacılık ise genellikle demiryolu, denizyolu ve karayolu servisleri kullanılmaktadır.
  • İki taşımacılık türü arasında prosedürel anlamda da farklılıklar söz konusudur. Multimodal taşımacılıkta yükün çıkış noktası ile varış noktası arasında kullanılan her lojistik servis türü için toplamda tek bir nakliye sözleşmesi düzenlenirken, intermodal taşımacılıkta süreçte kullanılan her taşıma modu için ayrı bir nakliye sözleşmesi düzenlenir.

Her iki taşıma türünde de ülkeler arası geçişlerdeki kurallardan ya da sınırlandırmalardan yoğun şekilde etkilenilmesi söz konusu değildir. Özellikle işini doğru yöneten ve tecrübeli bir ekiple çalışıyorsanız günümüzün en modern taşımacılık metotlarından rahatlıkla faydalanabilir, operasyonel yükünüzü azaltırken, verimliliğinizi artırabilirsiniz.

 

İlginizi Çekebilir: Tehlikeli Madde Taşımacılığı


intermodal-5377312_1920-1-1200x1600-1.jpg

En genel tanımı ile, zaman ve bütçe açısından optimum fayda sağlamak amacı ile farklı lojistik servislerin birlikte kullanıldığı taşımacılık türüne intermodal taşımacılık denilmektedir. Günümüzde iletişim ve teknoloji alanında kaydedilen gelişmelerle birlikte, lojistik sektöründe evrak takibi, mevzuat ve gümrük işlemleri ve sayısız ara işlem çok daha kısa sürece gerçekleştirilmektedir. Ancak lojistiğin ana faaliyet alanını tanımlayan; bir yükün bir yerden alınıp bir başka noktaya fiziki olarak teslim edilmesi gerekliliği hiçbir koşulda değişmeyen bir husustur. Yine de, değişmeyen bu alanda bile küresel ekonominin gelişmesi ile birlikte farklı ihtiyaç ve beklentiler ortaya çıkmıştır. Bunların başında da her devirde önemini sürdüren zaman ve bütçe tasarrufu ile son yıllarda kaçınılmaz şekilde önem arz eden sürdürülebilir lojistik kavramı yer almaktadır. İşte intermodal taşımacılık, lojistik süreçlerdeki katma değerli bu üç beklentinin karşılanmasına imkan sağlamaktadır.

Küresel ekonomik büyüme, ticari beklentilerdeki değişim, müşteri ihtiyaçlarındaki çeşitlilik tüm lojistik hizmet sağlayıcıların farklı kaynakları en verimli şekilde kullanmalarına ve inovatif çözümler geliştirmelerine olan ihtiyacı artırmıştır. Tüm bu beklentileri karşılaması sebebiyle de intermodal taşımacılık daha da ön plana çıkmaya başlamış, özellikle ülkeler bazında, altyapı çalışmalarının geliştirilmesine daha çok yatırım yapılması ve teşvik kaynakları oluşturulması için girişimler artırılmıştır.

Bir ürünün ya da hammaddenin bir noktadan bir başka noktaya ulaştırılmasındaki lojistik süreç esnasında, farkı müşterilerin, farklı ihtiyaç ve beklentileri ortaya çıkabilmektedir. Üstelik son yıllarda ürün ve hizmetlerdeki çeşitlilik sebebiyle bu farklılıkların çok daha arttığını söylemek mümkündür. Bazen “zaman” faktörü tüm ihtiyaçları geride bırakıp öne çıkarken, bazen de sadece “maliyet”ler üzerine odaklanılmaktadır.

İntermodal Taşımacılığı

Intermodal taşımacılık, birden fazla taşıma modülü kullanılarak yapılan entegre taşımacılık türlerinden biridir. Intermodal dışında kalan diğer iki entegre taşımacılık türü ise multimodal ve kombine taşımacılık olarak adlandırılmaktadır. Multimodal taşımacılık, operasyon esnasında ikiden fazla taşıma modunun kullanıldığı taşımacılık türü iken, kombine taşımacılık, ULD olarak adlandırılan standart taşıma kapları ile yapılan ve yine çoklu taşıma modunun kullanıldığı ancak karayolu taşımacılığından çok daha az miktarda yararlanılan taşımacılık türüdür.

Yazımızın ana konusunu teşkil eden intermodal taşımacılık ise, lojistik hizmeti sunan firmanın taşımanın tamamından ya da bir bölümünden mesul olduğu ve operasyon esnasında yine birden fazla taşıma modunun kullanıldığı lojistik hizmet türüdür. Intermodal taşımacılıkta amaçlanan seçilecek lojistik modların ve onların taşınması esnasında kullanılacak güzergahın en ekonomik ve en işlevsel kombinasyonla türetilmesidir. Bu kombinasyonların geliştirilmesinde yükün ya da lojistik hizmeti almak isteyen firmanın temel ihtiyaçları önceliklidir. Zamanın ve dolayısıyla hızın ön planda olduğu durumlarda mutlak suretle havayolu servisinin içinde bulunduğu bir kombinasyon tercih edilmesi gerekmektedir. Zamanın ikincil planda olduğu ancak maliyetin önem kazandığı durumlarda ise denizyolu ve demiryolu servislerinin kullanıldığı kombinasyonlar geliştirilmektedir. Tabii ki lojistik modların seçiminde zaman ve maliyet gibi temel iki faktörün yanı sıra yükün türünün ve özelliklerinin de ön planda tutulması gerekmektedir. Taşınacak yükün yapısının temel lojistik servislerle taşınmaya uygun olmadığı durumlarda belirlenen standart kombinasyonlarla ilerlenmesi kaçınılmazdır. Bu yük tiplerine LPG, akaryakıt, tehlikeli gazlar ve yakıtlar örnek olarak gösterilebilir. Bazı durumlarda da yükün hacimsel yapısı taşıma modlarının alternatiflendirilmesinin önüne geçebilir ya da yükün bozulabilir yapısının olması söz konusu olabilir. Böyle durumlarda da kombinasyonun içinde havayolu servisinin bulundurulması bir zorunluluk olabilir. Dolayısıyla intermodal taşımacılığın şartlarının belirlenmesinde yükün türü vazgeçilmez bir unsur olarak öne çıkmaktadır.

Intermodal taşımacılığın planlanması esnasında yükün ya da müşterinin ihtiyacı / beklentisi ve yükün türünün yanı sıra öne çıkan bir diğer önemli faktör de yükün taşınacağı mesafedir. Mesafenin uzun olduğu ancak zamanın o kadar da ön plana çıkmadığı durumlarda modlardan birinin denizyolu olması kaçınılmazdır. Ancak yine uzak bir mesafeye bu sefer daha kısa sürede ulaşım sağlanması isteniyorsa da havayolu servisinin kombinasyon içinde bulundurulması kaçınılmazdır.

Tüm bu bileşenlere ek olarak önemli olarak sıralayabileceğimiz bir diğer faktör de planlanan taşımanın ekonomik olma zorunluluğudur. İşinde uzmanlaşmış ve müşterisine katma değer sağlamayı hedefleyen bir lojistik firmanın temel amaçlarından biri de yukarıda sıraladığımız ihtiyaç, yükün türü, mesafe gibi faktörleri de gözeterek en ekonomik kombinasyonu planlayabilmek olmalıdır. Sonuçta serbest piyasa ekonomisi içerisinde yer alan her oyuncu kendi sektöründe bulunan rakipleri ile zaman / kalite / fiyat gibi unsurlar bakımından yarış halinde olacak ve lojistik süreçler de bu rekabetin ayrılmaz bir parçası olacaktır.

Intermodal taşımacılığın müşteri, yük, lojistik firması üçgeninden bağımsız olarak mutlak fayda sağlaması gereken bir diğer temel nokta ise çevreye ve sürdürülebilir lojistik servislere yapacağı katkıdır. Intermodal taşımacılık hizmeti sunulurken tüm planlamaların çevreye zarar vermeyen ve yaşadığımız gezegene fayda sağlayacak bir nosyon üstlenmesi de kaçınılmazdır.

 

İlginizi Çekebilir: Intermodal ve Multimodal Taşımacılık Arasındaki Farklar


konteyner-1200x718.jpg

Uluslararası ticaretin gelişimi ile birlikte lojistik süreçlerin aksamadan, hasarsız ve güvenilir bir şekilde gerçekleştirilmesi konusundaki ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Geçmiş yıllarla kıyaslandığında, uluslararası ticaretle ilgilenen işletmelerin sayısı ile birlikte bu işletmelere profesyonel anlamda lojistik hizmeti veren firmaların sayısı da artış göstermekte bu durum da taşınan yük miktarının çoğalmasına ve çeşitlenmesine sebep olmaktadır. Dolayısıyla artık sadece sunulan lojistik servisler değil, bu hizmetin sağlanmasında kullanılan ekipman ve araçlar da oldukça önem teşkil etmektedir.

Özellikle “door to door” olarak adlandırılan, kapıdan kapıya taşımacılığın önem kazanması ile birlikte, herhangi bir yükün, çıkış noktasından varış noktasına kadar pratik, hızlı ve ekonomik şekilde ulaşması için sıklıkla konteyner taşımacılığı tercih edilmektedir. Elleçleme aşamasında hem zamandan hem de ekonomik açıdan tasarruf sağlayan, farklı ürün gruplarının taşınmasına imkan tanıyan ve birçok kez kullanılabilme şansına sahip olan konteynerler, özellikle uluslararası denizyolu taşımacılığının %85’inde tercih edilmektedir.

Sözlük anlamı olarak TDK’da “Çeşitli eşyaları taşımak için uluslararası standartlara göre yapılmış büyük sandık” olarak tanımlanan konteynerleri, üretildikleri malzemeye, kullanım alanlarına ve kullanım amaçlarına göre kategorize etmemiz mümkündür. Bu tanımlamada bahsi geçen uluslararası standartlar İSO olarak tanımlanan International Organization for Standardizaion’dur. Konteyner türlerini biraz daha detaylandıracak olursak;

 

Genel Amaçlı Konteynerler

Genel Amaçlı Konteynerler

Denizyolu taşımacılığında yaygın şekilde kullanılan bu konteyner türü özel bir taşıma şekli gerektirmez ve standart çelik malzemeden yapılmıştır. Genellikle tüm yüzeyleri kapalı şekilde üretilen bu konteynerlerin ön ve arka kısmında kapıları bulunmaktadır ve bu kapılardan geçebilen ve özel bir taşınma koşulu gerektirmeyen tüm ürünlerin taşınmasında kullanılabilmektedir. Hacimlerine göre 20 ft ve 40 ft olarak sınıflandırılmaktadırlar.

Soğutuculu Konteynerler (Reefer Containers)

İçerisine özel bir soğutma ünitesi yerleştirilerek üretilen bu konteyner tipinde, konteynerin içinin istenilen sıcaklıkta olabilmesi sağlanabilmekte, bu durum özellikle bozulma ihtimali olan taze sebze-meyve, medikal ürün ve ilaçlar, dondurulmuş gıda, çikolatalı gıda gibi ürünlerin taşınmasında kullanılmaktadır. Soğutucu konteynerler de genel amaçlı konteynerler gibi hacimsel olarak 20 ft ve 40 ft olarak sınıflandırılmaktadır.

Üstü Açık Konteynerler

Konteynerin kapısından sığmayan büyük hacimli yüklerin taşınmasında kullanılan, üst duvarı ve ön kapısı tamamıyla açılabilen konteyner tipidir.

Açık Konteynerler: Yan duvarları ve tavanı olmayan konteyner tipidir. Genel amaçlı kullanılan standart konteynerlere ya da üstü açılabilen konteynerlere sığmayan havaleli yüklerin taşınmasında kullanılmaktadır. İş makineleri, üretim makineleri, jeneratör gibi geniş hacimli yüklerin taşınmasında kullanılmaktadır.

Platform Konteynerler

Minibüs, tekne, yat gibi hacimli ve ağır yüklerin taşınmasında kullanılan konteyner tipidir. Tavanı ya da yan duvarları olmayan bu konteynerler sadece güçlü bir platformdan oluşmaktadır.

Tank Konteynerler

Özellikle kimya ya da gıda gibi sektörlerde sıvı yüklerin taşınmasında kullanılan konteyner tipidir. Çelik konstrüksiyon içine yerleştirilmiş ve sıvı taşımaya uygun bir tanktan oluşmaktadır.

Dökme Konteynerler

Özellikle tarım ürünlerinin lojistiğinde kullanılan, buğday, arpa, bakliyat gibi ürünlerin kolay yüklenebilmesi için üst kısmında özel bir yükleme kapağının bulunduğu, kapaklarının da ihtiyaç halinde açılarak rahat tahliyeye imkan sağladığı konteyner tipidir.
Konteyner ölçüleri ile ilgili detaylı bilgiye https://www.esalco.com/konteyner-olculeri/ bağlantısından ulaşabilirsiniz.

Konteynerler taşımacılığı, en genel anlamda büyük yüklerin ya da birbirinden farklı çeşitli yüklerin tek seferde taşınmasına imkan sağladığı için avantajlıdır. Akılcı ve planlı bir yükleme yapılması durumunda bir konteynerin hacmi oldukça verimli şekilde değerlendirilebilir ve bu sayede hem zaman açısından hem de ekonomik açıdan verimlilik sağlanabilir. Konteyner taşımacılığı ayrıca güvenli taşıma imkanı sunarken, denizaşırı ticaretin kolaylaşmasına ve dünyanın hemen hemen her noktasının ulaşılabilir olmasına imkan sağlar.

Özel semi-treylerler tarafından taşınmaya uygun şekilde üretilen konteynerler, gemilerden indirildikten sonra karayolu ile istenilen herhangi bir noktaya ulaştırılmaya da uygundurlar. Bu durum özellikle door to door taşımacılık açısından oldukça büyük avantaj sunar.

Konteyner Taşımacılık Türleri

Bugün uluslararası ticarette en yaygın lojistik hizmetlerden biri olarak kullanılan konteyner taşımacılığında iki önemli seçenek bulunmaktadır. Komple Konteyner (FCL) ve Parsiyel Konteyner (LCL) taşımacılık. Eğer taşımak istediğiniz yük, 20 ft ya da 40 ft’lik bir konteyneri tek başına doldurabiliyorsa o zaman bu komple konteyner yani FCL taşımacılık hizmeti sınıfına girmektedir. Ancak yükünüz tek bir konteyneri dolduramayacak miktardaysa o zaman bir konteyneri iki ya da daha fazla alıcısı olan yüklerle paylaşmanız gerekmektedir ki o zaman buna da parsiyel konteyner taşımacılığı yani LCL taşımacılık denilmektedir.

 

İlginizi Çekebilir: Uluslararası Lojistik


Tehlikeli-Madde-Tasimaciligi--1200x483.jpg

Lojistikte en büyük sorumluluk ve risk barındıran taşımacılık türü kapsamında değerlendirilmesi gereken Tehlikeli Madde Taşımacılığı; sadece müşterinin hak, çıkar ve güvenliğinin değil buna ek olarak çevrenin, hayvanların, insanların da güvenliğinin ön planda tutulması gereken ve yüksek oranda sorumluluk gerektiren bir taşımacılık türüdür. Coğrafi konumu, altyapı yatırımları, üretim ve ticari çeşitliliği göz önünde bulundurulduğunda karayolu taşımacılığını oldukça yoğun şekilde kullanan Türkiye, ek olarak uluslararası karayolu tehlikeli madde taşımacılığında da önemli bir role sahiptir. Ülkemizde; eşyalara, çevreye, hayvanlara ya da insanlara zarar verebilecek ve telafisi imkansız kazalara yol açabilecek her türlü yanıcı, patlayıcı, zehirli, bulaşıcı, aşındırıcı ve radyoaktif maddenin taşınması 2015 yılı itibariyle Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı sorumluluğunda ve uluslararası ADR hükümleri kapsamında gerçekleştirilmektedir.

Türkiye’nin de tabii olduğu tehlikeli malların uluslararası karayolu taşımacılığı standartlarını belirleyen bir Avrupa Anlaşması olan ADR (European Agreement on the International Transport of Dangerous Goods by Road), bugün 50 ülkede geçerlidir.

Tabi ki tehlikeli maddelerin taşımacılığında karayolunun yanı sıra, demiryolu, denizyolu, havayolu ve iç su yolları gibi servisler de kullanılmaktadır ve tüm bu lojistik hizmetler farklı uluslararası anlaşmalar kapsamında güvence altına alınmıştır. Bu anlaşmaları

demiryolunda RID (Tehlikeli Maddelerin Demiryolları ile Taşınmasına Dair Avrupa Anlaşması),

denizyolunda IMDG-CODE: Tehlikeli Maddelerin Denizyolu ile Taşınmasına Dair Avrupa Anlaşması,

havayolunda IATA-DGR: Tehlikeli Maddelerin Havayolu ile Taşınması için Direktif ve iç su yollarında

IATA-DGR: Tehlikeli Maddelerin Havayolu ile Taşınması için Direktif olarak sıralamak mümkündür.

Yine karayolunda tehlikeli madde taşınmasına yönelik bir de yönetmelik bulunmaktadır. 2011 yılında yürürlüğe giren ve 2013 yılında revize edilen bu yönetmeliğin de amacı karayolu tehlikeli madde taşıyıcılığında hizmet veren ya da rol üstlene tüm paydaşların yani tehlikeli madde gönderenlerin, alıcıların, bu maddeleri yükleyen, dolduran, boşaltan, ambalajlayan tüm aracıların, taşımacılıkta kullanılan araçların, yüklenici firmaların, araçları kullanan şoför ve operatörlerin, işletmecilerin sorumluluklarını ve çalışma şartlarını belirlemektir.

Tehlikeli madde taşımacılığını 6 aşamada değerlendirmek mümkündür:

  • Paketleme
  • Yükleme
  • Gönderme
  • Taşıma
  • Alma
  • Boşaltma

Karayolunda tehlikeli madde taşımacılığının, yine karayolunda yapılan atık, canlı hayvan, taze gıda ve diğer tüm taşıma türleri içindeki toplam oranı %11,7’dir.

Tehlikeli maddeler; patlayıcı madde ve nesneler, gazlar, yanıcı katı maddeler, yanıcı sıvı maddeler, kendiliğinden yanmaya yatkın maddeler, suyla temas halinde yanıcı gazlar açığa çıkaran maddeler, oksitleyici maddeler, organik peroksitler, zehirli maddeler, bulaşıcı maddeler, radyoaktif maddeler, aşındırıcı maddeler, farklı tehlikeleri olan madde ve nesneler gibi gruplara ayrılarak sınıflandırılmaktadır. Bu şekilde sınıflandırılmış 13 farklı tehlikeli madde grubu yer almakta ve bu grupların içinde ayrı kodlara sahip yaklaşık 3.500 tehlikeli madde bulunmaktadır.

ADR’li Tehlikeli Madde Nasıl Taşınır

Adrli Tehlikeli Madde

Karayolunda taşıması yapılacak tehlikeli maddeler öncelikle taşınan maddenin ya da nesnenin yapısına uygun belgeye sahip bir araçla yola çıkartılmalıdır. Yine taşımacılık esnasında kullanılan ana ve yardımcı tüm araçların (tank, tüplü tanker, portatif tank vb.) plakalarına bakılarak olması gereken rutin muayenelerinin yapılıp yapılmadığı mutlak suretle kontrol edilmelidir. Karayolunda tehlikeli madde taşımacılığı yapan tüm taşıt ve tankların üzerinde uyarıcı levha ve turuncu plakaların olması bir zorunluluktur.

Esalco Lojistik olarak, tehlikeli madde taşımacılığı da dahil olmak üzere karayolu, havayolu, denizyolu ve entegre lojistik çözümlerimizle her zaman size destek vermeye hazırız. Lojistik ihtiyaçlarınızla ilgili çözümlerimizle tanışmak için bizi arayabilirsiniz.

 

İlginizi Çekebilir: Uluslararası Kişisel Eşya Taşımacılığı


afet-lojistigi-1200x799.jpg

Doğal afetler, insan hayatını beklenmedik biçimde etkileyen, acı, korku ve kayıplara neden olabilen zor deneyimlerdir. Ülkemiz jeolojik yapısı nedeniyle maalesef bu tür felaketlerin sıklıkla ortaya çıkabileceği bir konumda bulunmaktadır. Bu nedenle afet lojistiği konusunda bilgi ve deneyim sahibi olmak, bu gibi olağanüstü durumlarda zararın olduğu bölgelerde bulunan insanların ihtiyaçlarının giderilmesi, gerekli yardımların yapılması ve oluşan kriz durumunun en az ek hasara neden olacak şekilde yönetilebilmesi büyük önem taşır.

Afet lojistiğini; doğal afetlerin gerçekleştiği bölgelerde ihtiyaç duyulan eşyaların, sağlık-gıda ve sarf malzemelerin, destek ekiplerinin, bilgi ve sermayenin akışı ile ilgili tüm faaliyetlerin kaynaktan (tedarikçi veya bağışçılar) son kullanıcıya (yararlanıcılar) kadar planlanması, uygulanması ve kontrolü olarak tanımlayabiliriz.

Afet lojistiği her zaman belirsizlik, geçicilik ve değişkenliklerle dolu bir ortamda gerçekleşir, bu nedenle hazırlıklı olmak kadar esnek olmak da önem teşkil eder. Bu görevdeki nihai amaç, etkilenen bölgelerdeki zayıf ve savunmasız kalmış kişilerin acılarını en kısa sürede hafifletmek ve bunu mümkün olduğunca etkin, hızlı, verimli ve uygun maliyetli biçimde gerçekleştirmektir. Afet lojistiğini üç ana aşamada inceleyebiliriz:

  • afet öncesi hazırlık
  • afet süresince müdahale
  • afet sonrası faaliyetler

Hazırlık aşaması, henüz olağanüstü durum içerisinde yaşanan ek zorluklar ve stres ortaya çıkmamış olduğu için en büyük farkı yaratmaya yönelik hazırlığın yapılabileceği aşama olarak düşünülebilir. Bu süreçte gerekli planlamalar büyük bir titizlikle yapılır ve bu planlama doğrultusunda satın alma ve depolama işlemleri gerçekleşir. Olası bir afet durumunda temel ihtiyaç malzemelerinin kolayca ulaşılabilir olması için stratejik noktalarda ve erişime açık depolama alanları seçilerek gerçekleştirilmesi önemlidir. Bu süreçte amaç, belirsizliklerin ortaya çıkacağı kaos ortamında, doğru miktar ve nitelikteki malzemenin, doğru zamanda, doğru yerde ve doğru kişilere ulaşmasını sağlamaktır. Bunun için reel ölçümlerin yapılması, etkin stratejik kararların verilmesi ve düzenli kontrollerin yapılması gerekir.

Yan Devrilmiş Konteyner

Afet süresince müdahale aşamasında, ilk olarak durum değerlendirmesi yapılır ve buna göre ihtiyaçlar saptanır. Afet alanında bulunan öncü ekiplerin bilgilerinin ışığında gerçekleşen bu ilk etapta, talep edilen malzemeler belirlendikten sonra bu malzemelerin temini için harekete geçilir. Sadece ihtiyaçlar değil, ulaşım için gerekli olan nakliye yollarının da durum değerlendirmesi bu aşamada gerçekleşir. Söz konusu bölgedeki liman, karayolu, havaalanı ve demir yollarının afet tarafından hasara uğrayıp uğramadığını takip etmeye devam etmenin büyük önem taşıdığı durumlar olabilir. Yardım kuruluşlarının depo alanları, depoların ulaşılabilirlik durumları, hatta afetin büyüklüğüne göre kimi zaman diğer ülkelerden gelecek olan yardım malzemelerinin olası gümrük işlemleri de bu aşamada yönetilmesi gereken unsurlar arasında bulunmaktadır.

Bu aşamadaki tüm işlemlerde yardım ekiplerine her türlü desteğin sağlanması lojistik planının birincil önceliğidir. Tespit edilen ihtiyaçlar doğrultusunda önceden belirlenmiş tedarikçi firmalarla temasa geçmek ve afet alanına söz konusu yardım malzemelerini teslim etmek gerekmektedir. Bu aşamada iletişim, ön hazırlık ve dinamik yaklaşım çok büyük önem taşımaktadır.

Afet sonrası faaliyetler büyük ölçüde toplama, bakım, raporlama ve değerlendirme işlemlerinden oluşur. Afet bölgesindeki müdahale ekipleri yerini bakım, onarım ve toplama ekiplerine bırakırken durumun doğru ve etkin şekilde raporlanması sonraki afetlerin ön hazırlık aşaması için büyük önem taşır.

Afet lojistiği standart lojistik uygulamalarına göre birçok ek zorluğun da yönetilmesi gerektiren bir operasyon türüdür. Yardım kuruluşlarının yapıları ve farklı paydaşların uymaları gereken kurallar kadar felaket anında sekteye uğrayan hem fiziki hem de teknolojik altyapılar bu süreçleri zorlaştıran unsunlar arasında bulunmaktadır. Tedarik zinciri lojistiğinde olağanüstü durumların yönetiminde uygulanan mantık, afet lojistiği için de kullanılabilir. Her afet bir diğerinden çok daha farklı çözümlere ihtiyaç duyduğu için bu konuda sürekli çalışmaya devam etmek, düzenli biçimde risk ölçümü yapmak, yenilikleri ve teknolojileri yakından takip etmek ve esneklikle planları adapte etmeye devam etmek çok büyük önem taşır.

 

İlginizi Çekebilir: Tehlikeli Madded Taşımacılığı


ingiltere-lojistik-1200x825.jpg

Dünyanın birçok ülkesi ile yüksek volümlerde ithalat ve ihracat yapan İngiltere’nin içinde bulunduğu Brexit süreci vergi ve gümrük uygulamaları konusunda yeni uygulamaları gündeme getiriyor. Türkiye ile ticaret ilişkilerinde bu sürece bağlı olarak ek vergilendirmelerin uygulamaya girmesini engelleyen Serbest Ticaret Anlaşması, 30 Aralık 2020 tarihinde imzalanmış, 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren de yürürlüğe girmiştir. İngiltere’nin ihraç ettiği ürünlerin başında otomobil, ham petrol, altın, gaz türbinleri ve paketlenmiş ilaçlar gelmektedir. İthal ettiği ürünlerin başında ise yine otomobil, altın, ham petrol, benzin, ve paketlenmiş ilaçlar yer almaktadır.

Esalco olarak, Avrupa’nın pek çok noktasında olduğu gibi İngiltere için de karayolu servislerimizle yanınızdayız. Uluslararası geniş acente ağımız sayesinde siz değerli müşterilerimizin tüm lojistik beklentilerine cevap vermekteyiz. İngiltere’den dünyadaki herhangi bir ülke ya da dünyadaki herhangi bir ülkeden İngiltere’ye veya İngiltere içerisinde bulunan iki nokta arasında yapılacak tüm taşımalarınızda, parsiyel veya komple yüklerinizin lojistik hizmetini uzman kadromuz ile kesintisiz şekilde desteklemeye devam ediyoruz. Türkiye için önemli bir ticari ortak olan İngiltere’de lojistik bağınız olmak, yükünüzün kesintisiz ve sorunsuz biçimde taşınmanızı sağlamak için deneyimimizi gururla hizmetinize sunuyoruz.

İngiltere Yolu

Esalco olarak Brexit sürecine ait tüm gelişmeleri titizlikle takip ederek uygulamalardaki yenilikleri lojistik süreçlerimize en hızlı biçimde entegre ediyor, işlemlerinizde gerekli ve güncel belgelerin uygun biçimde hazırlanmış olmasına önem veriyoruz. Prosedür değişikliklerine istinaden gerçekleşecek işlem ve belge değişikliklerinin hatasız biçimde tamamlanması için uzman ekibimizle koordineli şekilde hareket ediyoruz. Bu süreçte de her zamanki gibi olası sorunları önceden saptayıp gerekli önemleri alarak takviminize sadık kalabilmeniz için özveriyle çalışmaya devam ediyoruz.

2019 yılında 18.6 milyar pound değerinde ticaret yaptığımız İngiltere’nin karayolu ağları, toplam 398.350 km uzunluğundadır ve en sık kullanılan karayolu olma özelliğini taşımaktadır. Karayollarının yapımı 1950’li yıllardan günümüze kadar uzanmaktadır ve halen yapım ve bakım işlemleri devletin işlettiği kurumlar tarafından sağlanmaktadır. Diğer Avrupa ülkelerine göre nüfusa oranla kilometre (bir milyon kişi başına kilometre olarak hesaplanır) ölçüsündeki karayollarının Birleşik Krallık’ta yüksek olmadığı görülmektedir. Avusturya, İspanya, Lüxemburg gibi ülkelerde bu rakam 200’ün üstündeyken Birleşik Krallık sadece 60. Sırada yer almaktadır. Buna rağmen stratejik noktalar ve büyük şehirleri birbirine bağlayan yolları ile Birleşik Krallık karayolları ulaşımın en önemli yükünü taşımaktadır.

Denizyolu taşımacılığında öncü ülkelerden olan İngiltere, coğrafi konumu gereği deniz taşımacılığına da büyük önem vermeye devam etmektedir. İngiltere’yi kapsayan lojistik ihtiyaçlarınızda Esalco olarak farklı lojistik servislerin birleşimini gerektiren planlamaları size sunmaya devam edeceğiz. Gerek limandan limana karayolu taşımacılığında, gerek karayolu ve denizyolunu birleştiren planlarda partnerlerimizle yükünüzü taşımak için hesaplı, hızlı ve verimli modellerle ile daima yanınızdayız.


Esalco Logo

Esalco Lojistik olarak kurulduğumuz 2011 yılından beri en sade anlatımıyla, bir ürünü ya da hammaddeyi, bir noktadan diğer bir noktaya taşıyoruz. Kulağa çok basit gelebilir ancak biz lojistiğin basit görünümünün ardındaki derinliği çok seviyoruz. Çünkü taşıdığımız her bir ürünle ya da hammaddeyle insanlara aslında özgürlüğü, mutluluğu, teknolojiyi, ağız tadını, ilhamı, hayata dair küçük zevkleri, renkli keşifleri, zamanı taşıyoruz.

İLETİŞİM

Merkez/HQ: Altunizade Mah. Mahir İz Cad. B Blok No: 9/1B İç Kapı No: 7 Üsküdar / İstanbul
Şube/BR: Konak Mah. Badem Sok. Lotus Plaza N0:26/B D:33 Nilüfer/BURSA
Şube/BR: Çınarlı Mahallesi,Şehit Fethi Sekin Cad No.3 Sunucu Plaza B Blok K.9/901 35170 Bayraklı / İzmir.
Şube/BR: Güvenevler Mah. 1928 Sok. Ekinci Global İş Merkezi Sitesi K.14 No:5/25 Yenişehir – MERSİN.
Şube/BR: Hoşnudiye Mahallesi 746 Sok No13 D.65 Soho Business Center Tepebaşı / Eskişehir.
Sube/BR: Istanbul Havalimani Kargo Terminali Tayakadin Mah. Nuri Demirag Cad. Bina No:33 İc Kapi No:170 Arnavutkoy / Istanbul
Sube/BR: 1 rue de la Haye, 93290 Tremblay En France Paris/France
+33 647 37 63 81
contact@esalco-paris.fr
Sube/BR: Twin Towers Wienerbergstr.11 A-1120 Wien / Austria
+43 1 99460 – 5065
vienna@esalco-vienna.at
Sube/BR: SKYPARC Batiment St.Exupery Rue Constellation 67960 ENTZHEIM Strasbourg / France
+33 7 60 86 90 04
contact@esalco-strasbourg.fr
FZCO:Warehouse No FZS1AJ06 & FZS1AJ07 Jebel Ali Freezone South / Dubai / UAE
+971 4 343 4605
contact@esalco-uae.ae

Teklif Al!